Popüler Yayınlar

30 Ocak 2012 Pazartesi

*** İSTANBUL'DA KIŞ ***

Bulutların Üstünde başka bir  hayat Vardı…
Yanımdaki arkadaş, uçağın camından şöyle ufukları süzdükten sonra "bugün hava güneşli" deyince, ben de gayri ihtiyari, iyi ama, bulutların üstünde seyrediyoruz şu anda, altta durum nasıl pek bilemiyoruz dedim. Oysa bulutların altındaki İstanbul'da hayat kar, kış, kıyametti... 
(27/1/2012)


Dergideki bu yazı bana Nedim'in bir sözünü hatırlattı..
Bu şehrr-i İstanbul ki bi-misl-ü behadır. Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadır…

"Bu paha biçilmez İstanbul şehri ki dünyada bir benzeri daha yoktur. Oranın bir tek taşına İran diyarı baştan başa feda olsun.." 


* *  İ S T A N B U L * *
Evin içinde bir oda, odada İstanbul..
Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul..
Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı..
Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul..
Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm..
Çekmeğe başladı, oltada İstanbul..
Bu ne biçim su, bu nasıl şehir..
Şişede İstanbul, masada İstanbul..
Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık..
Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul..
İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım..
Nereye gidersen git, orada İstanbul..

(Ümit Yaşar Oğuzcan) 


Ben yaşamın adını İSTANBUL koydum.. Soyadını RÜYA..
Kimse sevmese hiç, seveceğim.. Daima seveceğim..
Düsersen kaldırırım, Durursan yürürüm senin yerine..
Ağlarsan güldürürüm, Susarsan konuşurum sana ait kelimelerle...
Seni düşünerek.. özleyerek severek yaşamak...
Rüyalarıma düş olman öyle güzel ki...
Ey teninin kokusunu bilmediğim..
Hayatımın en uzak.. En sıcak.. Sevdasısın... 


Yedi tepeden yedi ömür baksam sana İstanbul..
Yedi ömür haliç olsam aksam sana İstanbul..
Helalim, yarim gibi Al beni sıcağına.
Tenime, yüreğime gel gizlerime sokul..
Bilge kadınım gibi fısılda kulağıma alayım ezberime
"Bu dünyada ne padişah ol ne de kul. Marifet, sen kendinde seni bul!."
Yıldızlar diyor ki bana..
Bu gece İstanbul’da İstanbul ol İstanbul!..
(Esat Selışık) 


Henüz adı konulmamış, hikayelerim vardı benim..
İstanbul'â, nazır..
Lâl, tebessümlerimi düşürürken her sabah yüzümden …
Mecazi anlamlarda yaşattığım bir çocuk vardı içimde…
İnsan bazen kıyısında ve kuytusunda yaşıyor hayatı işte..



İnsanın içine saplı bıçak gibidir İstanbul..
çıkarsan ölürsün çıkarmasan o seni öldürür..
büyüsü çekici ölümü hüzün...
ama illada İstanbul iki gözüm...


Püfür püfür bir vapurun yan tarafinda
köprüde balık ekmek yemek
dolmuşa hadi gidelim demek
Şimdi İstanbul'da olmak vardı anasını satayım..

(Melike Demirağ) 








 Söğütlüçeşme Metrobüs hattı..


İstanbul gibi ol işte,
Özlet kendini...
Koşarak sana geleyim,
Alt et yine beni...
Gezerken tüm zihnini,
... Arka sokaklarında kaybet beni...
İstanbul gibi ol işte,
Biraz sahiplen, biraz terk et...
Yalnız kalayım kuytularında,
Sonra ansızın fark et beni...
İstanbul gibi ol işte,
Bir jetonluk vakit ayırıp,
İstanbul gibi sev beni....







24 Ocak 2012 Salı

*** KÖY ZİYARETİ ***

Nostalji bazen sessizliği sever..
Sessiz ve yorumsuz yaşanır...
(17/1/2012)















 Kemal Şahin (1930-1982)



























11 Ocak 2012 Çarşamba

*** KİLİTBAHİR KALESİ (Denizin Kilidi) VE TABYALARI ***

Çanakkale Boğazı’nın tam karşısında muhteşem Kilitbahir Kalesi yer alır. Çanakkale’deki Çimenlik Kalesi gibi Kilitbahir Kalesi de, 1452’de Fatih Sultan II. Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Bu iki kale, Fatih’in o zaman kuşattığı İstanbul’a yardım etmek için Avrupa’dan gelen donanmalara karşı Boğaz’ı savunmuştur... 


Kilitbahir’in güneyindeki yolda, Rumeli Hamidiye Tabyası ve büyük ve haşmetli Namazgah Tabyası gibi çok sayıda topraktan yapılmış tabyalar ve beton cephanelikler vardır. Bunlar 1890’larda inşa edilmiş ve 1915’te yabancı donanmaların boğazdan geçişini önlemek için  kale, sur ve maden ocaklarını da içine alan savunma sistemine ilave edilmiştir. Burada konuşlandırılan ağır top çoktan gitmiş olmasına rağmen top mevzileri hala bellidir ve insan hala, 18 Mart 1915 günü, Müttefik donanmasının saldırısı sırasında topların devamlı ateş etmesini sağlamak için top mermilerinin yukarıdaki cephanelikten taşındığını hayalinde canlandırabiliyor... 


Kale iç ve dış duvarlarından ve avlu içinde 7 katlı üçgen bir kuleden oluşmaktadır. Saha sonra ilk kez 1541 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından restore edilmiş, bu restorasyon sırasında güney kısmını çevreleyen bir sur duvarıyla dış uçta bir kule (Sarıkule) inşa edilmiştir. Kale 1870 yılında Sultan Abdülaziz tarafından ikinci kez restore edilmiştir. Kuzey bölümünün orijinal dış deniz duvarı günümüzde yoktur.Bu bölüün kuzey parçası 1893-1894 yıllarında II. Abdülhamit tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. Dış Sur duvarları (dış kale) 4 metre, ikinci dış kale 18 metre , iç kale 30 metre yüksekliğindedir. Duvar kalınlıkları 4-6 metre arasındadır. Deniz duvarlarının güney kısımları top mazgalı olarak kullanılmıştır. Kale tümüyle kaba yontulmuş taşlarla inşa edilmiştir. Açıklık kısımları kiremit kemerli olup kapı ve pencereler beyaz mermerden yapılmıştır. Bu kale son kez2004 yılında onarılmıştır.Bugün halka açık müze olarak kullanılmaktadır. Kale 1915’te boğazı koruma görevini yapmıştır.Bu kale, 14 Kasım 1980 tarihinde Kültür Bakanlığı tarafından “Korunması Gereken Kültürel Varlık” olarak tescil edilmiştir