Antik çağ kenti olan Knidos, muhteşem konumuyla bölgenin en güzel antik kentlerinden biri. Datça’ya 40 kilometre mesafedeki Knidos’a vardığınızda, yarımadanın en uç noktasındasınız demektir. Bir yanınız Ege Denizi, bir yanınız Akdeniz’dir. Antik çağın en ünlü ve zengin kentlerinden biri olan Knidos, sadece Akdeniz’deki gemilerin rotası üzerinde stratejik bir konuma sahip olmakla kalmayıp aynı zamanda, bilim, mimarlık ve sanatta ileri, kozmopolit bir kentti. Knidos’ta, ünlü matematikçi, astronom, fizikçi, mimar ve yasa koyucu Eudoksos, doktor Euryphon, ünlü ressam Polygnotos ve dünyanın yedi harikasından biri sayılan İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos yaşadı. Hatta kent altın çağında, Kos’taki önemli tıp merkeziyle rekabet edebilecek bir tıp okuluna da sahipti.
Knidos’da ilk kazılar İngiliz araştırmacı Charles Newton tarafından 1856-1858 yıllarında yapılmıştır. Knidos, Antik Çağ’ın önemli bir ticaret merkezi olmasının yanı sıra aynı zamanda da bir kültür ve sanat kenti de olmuştur. M.Ö.IV.yüzyılın ünlü heykeltraşı Praxiteles’in Knidos Aphrodite Tapınağı’na yapmış olduğu Knidos Afroditi, arkeoloji yönünden ünlü bir eser olarak tanımlanmıştır. Tabelalar, çok iyi olmasa da, bunlara göre antik kent içinde kendi turunuzu yapabilirsiniz. Teraslar halindeki antik kentin kalıntılarına tımanırken, aniden önünüze çıkacak çukurlara dikkat. 1987 yılından beri kazıların devam ettiği ören yerinde, iki tiyatro, agora, Apollon Tapınağı ve Sunağı, güneş saati, Demeter Kutsal Alanı ve odeon kalıntılarını görmek mümkün.
Gişeden (08:00’den günbatımına kadar açık) girer girmez sağınızda iyi durumda bir Hellenistik tiyatro, solunuzda yatların demirlediği güney limanı var.
Güney Limanı..
Önemli bir liman kenti olan Knidos, mal alıp satmak ya da açık denizdeki kötü hava koşullarından korunmak isteyen gemilerin uğrak yeriydi. Ancak kentin efsaneleşmesinin nedeni, bugün dünyada birçok kopyası olmasına rağmen orijinali bulunamamış, çıplak Knidos Afroditi heykeli. Heykeltıraş Praksiteles’in M.Ö. 4. yüzyılda yaptığı bu eserin ünü, dünyada çıplak olarak tasarlanmış, ilk kült Afrodit heykeli olmasından kaynaklanıyor.
Knidos'un tepe noktasından Ege'ye bakış...
Knidos'un tepe noktasından Akdeniz'e bakış..
Knidos'a (gelmeden) araba ile 15 dakika uzaklıkta şirin, eski bir Rum köyü olun Yazı köyünden geçilir.. Knidos Turuna katılanların çay-kahve molası verdikleri küçük kahveleri, köyün caddesinin kenarlarında yöreye has ürünleri satan gülüryüzlü köylüler karşılar sizi.. Buradan yaş badem almadan yola devam etmeyin.. .
Knidos'un 21 km'lik yolu çok kötüdür, gidiş geliş değil neredeyse tek şerittir. hızlı giderseniz anında karşıdan gelen arabayla burun buruna gelebilir, hatta şarampole yuvarlanabilirsiniz.. Fakat manzaranın güzelliği ve sizi bekleyen gizemli Knidos'a ulaşmak arzusu içinizdeyken yolu pek önemsemiyorsunuz..
Yol boyunca ara ara durup bu güzellikleri görüntülemek istiyorsunuz…
24 Kasım 2011 Perşembe
14 Kasım 2011 Pazartesi
*** GELİBOLU MEVLEVİHANESİ/Bir aşk hikayesi...***
Dünyanın en büyük mevlevihanesi ve semahanesi özelliklerini elinde bulunduran bu yapı 1621 yılında ilk postnişi Azade Mehmet Dede ve dervişleri tarafından inşa edilmiştir.
Mevlevihane: Mevlevilik tarikatına bağlı olanların, tarikat kurallarına göre toplandıkları ve içinde özel odaları ve tören yerleri bulunan binalardır..
Adres: Yazıcızade mah. Hamzakoy Üstü Askeri Hastane Yanı
Gelibolu/Çanakkale
Gelibolu Mevlihanesi, köfeki taşından minaresi, kiremit çatısı iki katlı semahanesi, semahanenin yanında kadınlar mahfili, divanhanesi, ocaklı köşkü, abdest alma yerleri, derviş hücreleri, kütüphanesi ile zamanın en gelişmiş eğitim merkezleri arasında yer almaktaydı. Son onarımı 1889-1900 yılları arasında Sultan 2. Abdülhamit tarafından yapılan Mevlevihane bu yüzyılın başlarında derin bir uykuya dalmıştır. Askeri bölge içinde kalıp önce hastane daha sonradan depo olarak kaderine terk edilen Mevlevihane 1994 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından satın alınarak 2005 yılında ziyarete açılmıştır.
Yıllardır derin uykuda olan bu büyük kültür mirası, bugünlerde derin uykusundan uyanmaya başlamıştır. Gelibolu Mevlevihanesi’ ni Koruma ve Mevlevi Kültürünü Tanıtma Derneği ile Bursa Mevlana Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma Derneği ele ele vererek bu büyük kültür mirasına can vermektedirler. İki seneye yakın süredir her ay düzenli olarak Bursa dan gelen ekip aslına uygun olarak mesnevi sohbetleri ve sema yapmaktadırlar. Gerek Bursa da gerek Gelibolu da yaptıkları hiçbir faaliyetten ücret talep etmeyen bu son dönem “aşk yolcuları” unutulmuş bir kültürü tekrar ayağa kaldırabilmek için tüm gayretleriyle çalışmalara devam etmektedirler.
Mevlevihane: Mevlevilik tarikatına bağlı olanların, tarikat kurallarına göre toplandıkları ve içinde özel odaları ve tören yerleri bulunan binalardır..
Adres: Yazıcızade mah. Hamzakoy Üstü Askeri Hastane Yanı
Gelibolu/Çanakkale
Gelibolu Mevlihanesi, köfeki taşından minaresi, kiremit çatısı iki katlı semahanesi, semahanenin yanında kadınlar mahfili, divanhanesi, ocaklı köşkü, abdest alma yerleri, derviş hücreleri, kütüphanesi ile zamanın en gelişmiş eğitim merkezleri arasında yer almaktaydı. Son onarımı 1889-1900 yılları arasında Sultan 2. Abdülhamit tarafından yapılan Mevlevihane bu yüzyılın başlarında derin bir uykuya dalmıştır. Askeri bölge içinde kalıp önce hastane daha sonradan depo olarak kaderine terk edilen Mevlevihane 1994 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından satın alınarak 2005 yılında ziyarete açılmıştır.
Yıllardır derin uykuda olan bu büyük kültür mirası, bugünlerde derin uykusundan uyanmaya başlamıştır. Gelibolu Mevlevihanesi’ ni Koruma ve Mevlevi Kültürünü Tanıtma Derneği ile Bursa Mevlana Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma Derneği ele ele vererek bu büyük kültür mirasına can vermektedirler. İki seneye yakın süredir her ay düzenli olarak Bursa dan gelen ekip aslına uygun olarak mesnevi sohbetleri ve sema yapmaktadırlar. Gerek Bursa da gerek Gelibolu da yaptıkları hiçbir faaliyetten ücret talep etmeyen bu son dönem “aşk yolcuları” unutulmuş bir kültürü tekrar ayağa kaldırabilmek için tüm gayretleriyle çalışmalara devam etmektedirler.
13 Ekim 2011 Perşembe
*** ÇANAKKALE ***
ÇANAKKALE SAAT KULESİ.. Sultan II. Abdülhamid döneminde 1897 yılında yaptırılmıştır. Dönemin Çanakkale İtalyan konsolosu Vitalis Gaptirole de saat kulesinin yapımına katkıda bulunmuştur. Saat Kulesi yüksek bir kare prizma şeklinde olup, Ayvalık kesme taşından yapılmıştır. İlk bölümü balkon ve diğerleri silmelerden oluşan dört bölüme sahiptir. En üstte bulunan altıgen kubbenin içindeki çanın altında ise 4 bir tarafa bakan yuvarlak kadranlı saatler mevcuttur. Çanakkale'de limanın yayında yer almaktadır.
Bütün deniz kentleri gibi, Çanakkaledede kentin yerleşimini belirleyen deniz ve vapur iskelesidir. Arabalı vapur iskelesinin her iki yanında uzanan Kordon lokantaları, barların, kafelerin ve dinlenmek ya da Boğaz'ı seyretmek için bankların sıralandığı gezi ve eğlence alanı olarak düzenlenmiş..
Kordon ve iskele çevresi gece ve gündüz hareketlidir. Kordondaki lokantaların büyük bölümü deniz ürünü ağırlıklıdır. her mevsim taze balık bulunur lokantalarda..
Çanakkale'de gündoğumu..
Kordonboyu..
Geliboluya günün ilk feribotu kalkmak üzere…
Çanakkale yöresine has peynir helvası üretimi yaklasık 100 yıllık eski bir geçmise sahiptir.
Tuzsuz taze peynirin ateste pisirilerek homojen kıvamda eritilmesi peynir helvası üretiminin en önemli asamasıdır. Ardından irmik veya un ilavesiyle kıvamlı bir yapı elde edilinceye kadar, toplam 10- 15 dakika pisirilir. Daha sonra seker katkısı yapılarak bir miktar daha pisirilmeye (3-5dakika) devam edilir. Elde edilen peynir helvası soğutulduktan sonra yağlanmıs galvaniz tepsilere konularak 180-200’C fırında üzerleri kızarıncaya kadar tekrar pisirilir...
AYNALI ÇARŞI... Çarşı içinde eskiden atlar için koşum ve süs eşyası yapan dükkanlar yer alıyordu. “Ayna” denilen “at gözlüklerinin” çarşıda satılmasından dolayı bir tür benzetme olarak “Aynalı Çarşı” adının kullanılmakta olduğu sanılmaktadır. Bu durumda bugün mevcut çarşının girişine yerleştirilen büyük boy aynalarının Çarşı’nın özgün yapısıyla ilgisi bulunmamaktadır.
“Çanakkale içinde Aynalı Çarşı
Ana ben gidiyom, düşmana karşı…”
Türküyü ilk kez Çanakkale Savaşlarına katılan Kastamonulu bir askerin söylediği bilinmektedir. Buradan daha Birinci Dünya Savaşı sırasında “Aynalı Çarşı” olarak anıldığı anlaşılabilir.
KİTABENİN TÜRKÇESİ...Çarşı Caddesi üzerinden yürüyerek Aynalı Çarşı yönüne ilerlendiğinde Çarşının giriş kapısının üzerinde yer alan beyaz mermer kitabe gelenleri karşılar. Üst iki satırı “talik” yazı tarzındadır. Sol alt köşede İbranice yazı yer almaktadır.
Çarşı Mart 1915’de Gelibolu çıkartması sırasında bombardıman ve yangınlarla tahrip olmuş. 1918-1921 yıllarında İngilizlerin Çanakkale’yi işgali sırasında, İngilizler atlarının barınacağı mekan olarak “Aynalı Çarşı’yı uygun görmüşler ve “ahır” olarak kullanmışlardır.
1921’den sonra bir dönem, giriş kapısı dışında büyük ölçüde yıkık kalmış ve çarşı olarak kullanılmamıştır. Resmi kayıtlarda bedesten arsası olarak yer almaktadır. Daha sonra arsaya 14 dükkan inşa edilmiştir.
Çanakkale savaşları deyince akla ilk gelen ve bu savaşların simgesi olan kahraman Nusret Mayın gemisidir. Geminin orjinal kopyası limanda sergilenmektedir...
7/8 Mart gece yarısından az sonra sisli bir havada Çanakkale'den ayrılan Nusret Mayın Gemisi bütün ışıklarını söndürmüş, kıvılcım atmasın diye ocaklarını bastırmışlardır. Daha önceden dökülmüş olan mayınların arasından, Nazmi Bey'in kılavuzluğunda geçerek karanlık Liman'a doğru ilerlemeyi sürdürürler. Kıyıya paralel olarak 100'er metre aralıklarla ve suyun 4,5 metre altında 26 mayın da sessizlik içinde dökülür. Görev tamamlandığında yine aynı sessizlik ve dikkatle geriye dönen Nusret Mayın Gemisi, bir savaşın kaderini değiştirecek 26 Mayınlık imzasını bırakmıştır geride.
Ertesi günlerde, Müttefikler tarafından yeni keşif uçuşları ve mayın taramaları yapılmıştır. Her nasılsa bu 26 sürpriz mayın kendilerini saklamayı başarmıştır. Hatta Karanlık Koy'da mayın bulunmadığına dair rapor veren İngiliz Pilot, bu sürpriz mayınların başarısından bir gün sonra kurşuna dizilmiştir.
Bütün deniz kentleri gibi, Çanakkaledede kentin yerleşimini belirleyen deniz ve vapur iskelesidir. Arabalı vapur iskelesinin her iki yanında uzanan Kordon lokantaları, barların, kafelerin ve dinlenmek ya da Boğaz'ı seyretmek için bankların sıralandığı gezi ve eğlence alanı olarak düzenlenmiş..
Kordon ve iskele çevresi gece ve gündüz hareketlidir. Kordondaki lokantaların büyük bölümü deniz ürünü ağırlıklıdır. her mevsim taze balık bulunur lokantalarda..
Çanakkale'de gündoğumu..
Kordonboyu..
Geliboluya günün ilk feribotu kalkmak üzere…
Çanakkale yöresine has peynir helvası üretimi yaklasık 100 yıllık eski bir geçmise sahiptir.
Tuzsuz taze peynirin ateste pisirilerek homojen kıvamda eritilmesi peynir helvası üretiminin en önemli asamasıdır. Ardından irmik veya un ilavesiyle kıvamlı bir yapı elde edilinceye kadar, toplam 10- 15 dakika pisirilir. Daha sonra seker katkısı yapılarak bir miktar daha pisirilmeye (3-5dakika) devam edilir. Elde edilen peynir helvası soğutulduktan sonra yağlanmıs galvaniz tepsilere konularak 180-200’C fırında üzerleri kızarıncaya kadar tekrar pisirilir...
AYNALI ÇARŞI... Çarşı içinde eskiden atlar için koşum ve süs eşyası yapan dükkanlar yer alıyordu. “Ayna” denilen “at gözlüklerinin” çarşıda satılmasından dolayı bir tür benzetme olarak “Aynalı Çarşı” adının kullanılmakta olduğu sanılmaktadır. Bu durumda bugün mevcut çarşının girişine yerleştirilen büyük boy aynalarının Çarşı’nın özgün yapısıyla ilgisi bulunmamaktadır.
“Çanakkale içinde Aynalı Çarşı
Ana ben gidiyom, düşmana karşı…”
Türküyü ilk kez Çanakkale Savaşlarına katılan Kastamonulu bir askerin söylediği bilinmektedir. Buradan daha Birinci Dünya Savaşı sırasında “Aynalı Çarşı” olarak anıldığı anlaşılabilir.
KİTABENİN TÜRKÇESİ...Çarşı Caddesi üzerinden yürüyerek Aynalı Çarşı yönüne ilerlendiğinde Çarşının giriş kapısının üzerinde yer alan beyaz mermer kitabe gelenleri karşılar. Üst iki satırı “talik” yazı tarzındadır. Sol alt köşede İbranice yazı yer almaktadır.
Çarşı Mart 1915’de Gelibolu çıkartması sırasında bombardıman ve yangınlarla tahrip olmuş. 1918-1921 yıllarında İngilizlerin Çanakkale’yi işgali sırasında, İngilizler atlarının barınacağı mekan olarak “Aynalı Çarşı’yı uygun görmüşler ve “ahır” olarak kullanmışlardır.
1921’den sonra bir dönem, giriş kapısı dışında büyük ölçüde yıkık kalmış ve çarşı olarak kullanılmamıştır. Resmi kayıtlarda bedesten arsası olarak yer almaktadır. Daha sonra arsaya 14 dükkan inşa edilmiştir.
Çanakkale savaşları deyince akla ilk gelen ve bu savaşların simgesi olan kahraman Nusret Mayın gemisidir. Geminin orjinal kopyası limanda sergilenmektedir...
7/8 Mart gece yarısından az sonra sisli bir havada Çanakkale'den ayrılan Nusret Mayın Gemisi bütün ışıklarını söndürmüş, kıvılcım atmasın diye ocaklarını bastırmışlardır. Daha önceden dökülmüş olan mayınların arasından, Nazmi Bey'in kılavuzluğunda geçerek karanlık Liman'a doğru ilerlemeyi sürdürürler. Kıyıya paralel olarak 100'er metre aralıklarla ve suyun 4,5 metre altında 26 mayın da sessizlik içinde dökülür. Görev tamamlandığında yine aynı sessizlik ve dikkatle geriye dönen Nusret Mayın Gemisi, bir savaşın kaderini değiştirecek 26 Mayınlık imzasını bırakmıştır geride.
Ertesi günlerde, Müttefikler tarafından yeni keşif uçuşları ve mayın taramaları yapılmıştır. Her nasılsa bu 26 sürpriz mayın kendilerini saklamayı başarmıştır. Hatta Karanlık Koy'da mayın bulunmadığına dair rapor veren İngiliz Pilot, bu sürpriz mayınların başarısından bir gün sonra kurşuna dizilmiştir.
5 Ekim 2011 Çarşamba
*** BODRUM-DATÇA FERİBOTU ***
Datça-Bodrum arası feribot seferleri Nisan başı itibariyle başlamakta, Ekim ayı sonlarında bitmektedir. En işlek yaz sezonunda günde 2 defa karşılıklı olarak feribot seferleri mevcuttur. Datça'dan Bodruma ve Bodrum'dan Datça'ya gün içinde saat 09.30 ve 17.00 olmak üzere iki sefer yapılmaktadır. Bodrumdan kalkan feribot, Gökova körfezini geçerek, 2 saatlik bir yolculuğun ardından, Datça yarımadasında Körmen limanına ulasıyor.. Limandan Datça 10 km kadar. Limanda hazır bekleyen otobüsler yolcuları Datçaya ulaştırıyor.
Atatürk'ün yatı Savarona..
Adı son dönemde skandallarla gündeme gelen yat Bodrum açıklarında...
İki saatlik yolculuğun sonunda Datça yarımadası görünüyor...
Körmen Limanı
Atatürk'ün yatı Savarona..
Adı son dönemde skandallarla gündeme gelen yat Bodrum açıklarında...
İki saatlik yolculuğun sonunda Datça yarımadası görünüyor...
Körmen Limanı