16 Mart 2012 Cuma

*** ÇANAKKALE SAVAŞI ***

253.000 şehit verdiğimiz Çanakkale Savaşları'nda doktorlarımız askerlerden daha çok yorulmuş, binlerce yaralıyla ilgilenmek zorunda kalmışlardır.. Hemen hemen ümitsiz vakalarla hiç ilgilenilmemiş ve kurtulma şansı olanlara öncelik verilmiştir. Bir Türk doktorun önüne kendi oğlu getirilmiş, “Kurtulma şansı yok” diye oğlunu tedavi etmemiş, hemen bir sonraki yaralıyı istemiş, yaralılardan ancak ertesi gün başını alabilmiş ve o zaman oğlunun mezarına ziyaret edebilmiştir..
(Fotograf: 1915 Settürbahir savaş malzemeleri müzesi/Çanakkale) 


Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir. İngiliz-Fransız donanması Gelibolu öncesi 200 yıldır hiç yenilmemişti ve dünyanın gelmiş geçmiş en iyi donanması olarak biliniyordu. Bu donanmanın bayraklarını gören Türklerin topukları yağlayıp kaçacaklarını düşünüyorlar, daha da trajik olanı bu düşünceye saplantı derecesinde inanıyorlardı. İngilizler sabah saatlerinde girdikleri boğazı ellerini kollarını sallayarak, canlarının istediği her yeri bombalayarak geçebileceklerini zannediyorlardı. Akşam beş çayını Marmara denizinin ortasında içmeyi planlıyorlar, İstanbul üzerine bahisler kuruyorlardı... 


SEYİT ONBAŞI... 
Edremitli Seyit Onbaşı, Topun ağzına mermi süren vinç tesisatı bombardımanda kullanılamaz hale gelince “Ya Allah Bismillah” diyerek üç tane 275 kiloluk mermiyi tek başına arka arkaya kaldırarak yatağa sürüp ve ateşlemiştir. Bu işlemi yapabilmek için her defasına üç basamaklı metal bir merdivenden çıkmıştır. Üçüncü atışta İngilizlerin “Ocean” zırhlısının dümeni parçalanmış, dümeni kırılan “Ocean”ın sarhoş bir serseri gibi mayınlara sürüklenerek bir mayına çarparak yirmi dakika içinde batmıştır... 


Bu olayın ertesinde bölük komutanının Seyit Onbaşıyı çağırtmış, aynı mermiyi kaldırmasını istemiş ancak Seyit Onbaşının bunu başaramamış, bunun üzerine Komutan “Bu merminin tahtadan bir maketini getirsinler,  bu yiğidin fotoğrafını çeksinler” diye emir vermiştir.  Bu fotoğraf hepimizin çok iyi bildiği ve Seyit Onbaşının günümüze ulaşan tek fotoğrafıdır.. Cumhuriyet kurulduktan çok sonra Mustafa Kemal’in Edremit’i ziyareti
sırasında Seyit Onbaşıyı sormuş ve Kaymakam dahil kimse  bilememiş, araştırmalar sonucu bulunmuştur.  Kaymakam Seyit Onbaşı’yı Mustafa Kemal’in huzuruna çıkarmadan önce kılığını beğenmeyip, tıraş ettirip takım elbise giydirmiştir. Bu olay Mustafa Kemal’i derinden yaralamıştır. Kaymakam dahil orada bulunan herkesi azarlamıştır.  
Seyit Onbaşının ölene kadar ormancılık yaparak sefalet içinde yaşamıştır.. 



MORTO KOYU... 
Çanakkale'ye gitmeyeniniz varsa ufak mazeretleri bahane etmeden üşenmeden gitsinler, anlatmaya lüzum yok çünkü kelimeler yetmez. İşte oraya gittiğimde beni en çok etkileyen ve derin derin Morto koyuna bakmama neden olan olay Yahya Çavuş'un şehadetidir.. Ruhları şad olsun... Yahya Çavuş’un emrindeki 68 kahraman ile 6 düşman taburunu 10 saat kıyıda tuttuğu koy burasıdır.. Ezineli Yahya Çavuş ve arkadaşlarının hepsi burada şehit olmuştur.  Bu çarpışma ve şehadetin belki de savaşı kurtardığını, bu bölgeye çıkarma yapıldığını haber alan diğer birliklerin bölgeye yetişmesi için gereken zaman kanla kazanılmıştır... 


YAHYA ÇAVUŞ VE ARKADAŞLARININ SİPERLERİ.. 
Çanakkale Savaşları’nda 1.Takım Komutanı Ezineli Yahya Çavuş’tu. Kıyıdaki siperlere gelip yerleştiği 2 gün boyunca, siperleri ve tel örgüleri yeniden onarmış, görevinin başarılması için talim ve provalar dahi yapmıştı. Birliğinin sağ gerisinde Aytepe, geride Ertuğrul Tabyası harabesi, solda ise Harap Kale bulunuyordu. Taburdan gelen emir şöyle idi:
"Düşmanın atılması hareketinde acele edilmeyip, kayık ve şalupalar sahile iki üçyüz metre yanaştıktan sonra şiddetle ateş açılacaktır."
Yahya Çavuş ve arkadaşları bu emre uyarak yaklaşmakta olan düşmanı yerlerinden kımıldamadan bekliyorlardı. Düşman buna aldanarak saat 06.00'da 5’er dizi halinde ve 20 filika ile kıyıya iyice yanaşmıştı ki,  beklemedikleri bir anda şiddetli bir tüfek atışı yemeye başladılar..


SAVAŞIN TEMSİLİ MAKETİ.. 
4000 İngiliz askerine Yahya Çavuş ve arkadaşlarının eski tip piyade tüfekleriyle 18 saat boyunca karşı koymuş, mermi israfı yapmamak için asla tek dolaşan hedeflere ateş edilmemiş, neredeyse hiçbir mermi israfı yapılmamıştır. Düşman askerleri orada çakılı kalmış, bir santimetre ilerleyememişler, takım komutanlarının üstlerine telsizlerinden verdikleri raporlarda karşılarında kalabalık bir makineli tüfek(!) birliğinin bulunduğunu bildirdikleri, dışarıdaki kıyımı gören İngiliz askerlerinin çıkmak istemediklerini bunun üzerine komutanlarının onlara arkalarından ateş ederek zorla savaşmaya gönderdiklerini Havadan savaşın seyrini takip etmekle görevli bir İngiliz pırpır uçağının pilotunun kıyıdan 
50 m kadar açığa kadar denizin kıpkırmızı kan ile dolduğunu gördüğünü, bunun hayatında gördüğü en korkunç şey olduğunu söylediği tarihi kayıtlara geçmiştir..  


YAHYA ÇAVUŞ ANITI..
Seddülbahir köyünün kuzeybatısında ve Ertugrulkoyu’na hakim düzlügün üzerinde bulunur. Yahya Çavus ve takımı adına 1962’de yapılmıstır. İngiliz tarihçisi Aspinal Oglander: 
“Yahya Çavusların destanlarını yazmak için sözler yetersizdir.” ifadesini kullanmıstır. Anıtın ön yüzünde günün öyküsünü sade bir dille anlatan bir 14 Nisan 1934 rubai yer almaktadır. 


Anıtın arka yüzünde ise şehit olan kahramanlarımızın 18’inin ismi yazılıdır. Diğer tarafta 
“Yahya Çavuş’un emrindeki 68 kahraman, 6 düşman taburunu 10 saat kıyıda tuttular. Çanakkale'yi kurtardılar. Tarihe mal oldular.” 
sözleri mermer plakalar üzerine işlenmiştir. 


ÇANAKKALE SİPERLERİ (1916)  
Çanakkale savaşında, Galatasaray Sultanisi (Lisesi) öğrencileri okul sıralarını bırakarak cepheye koşmuşlar, 15-16 yaşlarındaki bu fidanların hepsinin tek bir saldırıda İngiliz makinelisi ile şehit edilmiş, olayı gören bir Türk askerinin yıllarca ağzını bıçak açmamış ve ne zaman Çanakkale’den bahsedilse hüngür hüngür ağlamıştır.. 
Darü’l Fünun’un tüm son sınıf öğrencileri şehit olduğu için o sene hiç mezun vermemiştir... 


 Çanakkale Siperleri (2011) 


Savaştan çok sonra yazdığı kitabında İngiliz General Aspinal Oglander şunu söyleyecekti; 
“Biz Çanakkale Savaşlarını kaybettik ancak bu savaşın bizim için en büyük kazanımı, Türkiye’nin okumuş gençliğini dolayısıyla geleceğini ellerinden almamız olmuştur.” 


Savaşın özellikle sonlarına doğru ordu istihkakları azaltmak zornuda kalmıştı, askere günde sadece yarım ekmek verilebiliyordu, bu ekmekte de taş gibi kuru oluyordu. 
Açlık içinde siperlerde yaşayan Mehmetçikler, ayakkabı köselelerini kaynatıp çorba niyetine içmeye çalışıyorlardı... 




CONK BAYIRI.. 
İkinci çıkarmadan önce İngilizler komutanlarını değiştirmiş, yeni gelen Sopford emekli bir askerdi. Çıkarma yapıldıktan sonra uzun zamandır Gelibolu’da bulunan tüm subay kadrosunun şiddetli itirazlarına ve “Hemen şimdi saldırırsak Türkleri arkadan çevirip bu işi bitiririz, bu tepeler bomboş” önerilerine karşın büyük bir aptallık yaparak “Yoldan geldik yorgunuz Bugün dinlenelim, yarın rahat rahat savaşırız” diyerek askerlerine dinlenme emrini vermişti.
Çıkarma yapan askerlerin bomboş tepeler önünde gün boyu denize girerek eğlenmişler, mangal yaparak keyif yapmışlardı.. 
Bu sırada çıkarmayı haber alan Esat Paşa Yarımadanın öbür ucunda bulunan birliğe düşmanı karşılama emrini vermiş, bu komutanın ise “Askerlerim günlerdir uykusuz ve yorgun bu şartlar altında yarımadayı yürüyerek geçemeyiz” itirazını anında o subayı görevden alarak cevaplandırarak, yerine Anafartalar Grup komutanı olarak Mustafa Kemal’i görevlendirmiştir. Aç, yorgun ve sefil Mehmetçikler, Mustafa Kemal’in arkasından 20 saat yürümüş, bu sırada İngiliz askerleri kıyıda mangal ve piknik yaparak dinlendiyorlardı, bu iki zıt ve mantıksız şartları yaşayan birlikler sabah güneşinde karşılaşmışlar, Türk askeri mermiyle, mermi bitince süngüyle ve vatan toprağına yapılan son saldırıyı da durdurmuştur...  


Mustafa Kemal,  Anafartalar’da yaralanmış, kalbinin üstünde bulunan cep saati parçalanmış ve şarapnel parçasının derine girmesini engellemişti, bu yara aylarca kapanmamıştı. Daha
sonra Liman Paşa’ya parçalanan saatini hatıra olarak vermiş ve Liman Paşa çok şaşırıp heyecanlanarak ve kendi altın köstekli cep saatini Mustafa Kemal’e hediye etmiştir.. 


Savaş istatistiklerine göre bir m2’ye 6000 mermi düşmüştür. Bu oran dünya savaş tarihinin en yüksek oranıdır. Havada iki merminin çarpışma ihtimali 600 milyonda birdir ve bu çarpışan mermilerden Çanakkale’de onlarca bulunmaktadır. Savaş Gazileri “Cehennem diye bir yer vardır biz orayı gördük” demişlerdir.. 






1915 SEDDÜLBAHİR SAVAŞ MALZEMELERİ MÜZESİ
Tarihçi ve Çanakkale Savaşları araştırmacısı Ahmet Uslu’ya ait kişisel galeridir. Ahmet Uslu, koleksiyonundaki binlerce eserden bir kısmını Seddülbahir köyündeki bu galeride sergilemekte ve özellikle kış aylarında Türkiye’yi il il gezerek gezici sergiler açmaktadır.








Çanakkale Şehitleri Anıtı, Çanakkale il sınırları içindeki Gelibolu Yarımadası'nda, Çanakkale Boğazı'nın ucunda Morto Koyu önündeki Hisarlık Tepe üzerinde yer alan anıt. 1915 yılında I. Dünya Savaşı sırasında Çanakkale Savaşları'nda hayatını kaybeden 253.000 Türk askerin anısına yaptırıldı. Feridun Kip, İsmail Utkular ve Doğan Erginbaş tarafından tasarlanmıştır. 



57. Alay, Çanakkale Savaşı’nın başlangıcı kabul edilen Anzak Çıkarmasını durdurmak amacıyla 25 Nisan 1915 sabahı harekete geçen Osmanlı alayıdır. Yb.Hüseyin Avni Bey’in komutasındaki 57. Alay’ın başta komutanları olmak üzere 628 kişilik mevcudunun tamamı 
25-28 Nisan 1915 tarihleri arasında şehit düşmüştür.. 
Hâlen Melbourne-Avusturalya müzesinde sergilenmekte olan 57. Alay sancağın tanıtım plâketinde şöyle yazmaktadır: 
"Bu Alay Sancağı Gelibolu savaş alanından getirtilmiştir, ama esir edilmemiştir. Türk Ordusu'nun geleneklerine göre bir alayın sancağı, alayın son eri ölmeden teslim edilemez. Bu sancak, sonuncu muhafızın da altında ölü olarak yattığı bir ağacın dalına asılı olarak bulunmuştur. Kahramanlık timsali olarak karşınızda duran bu Türk Alayı Sancağını selâmlamadan geçmeyin"

9 yorum:

Elma Lekesi dedi ki...

çok dokunaklı :(

Elif Kararlı dedi ki...

çok güzel bir post..

didem dedi ki...

Savastaki doktorun hikayesi cok dokunakli. Canla basla kazanilmis savaslar. Ulkemizi bu kahramanlara borcluyuz.

Gezi/yorum... dedi ki...

Savaşın yapıldığı alan çok geniş ve çok sayıda şehitlik var. Resimlemekle anlatmakla bitmez.. Ruhları şad olsun..

rebeltakipte dedi ki...

güne yaraşır bir post olmuş,ellerinize sağlık

Esin Bozdemir dedi ki...

2011 sonunda;3-4 ay önce bizde gitmiş ve oldukça etkilenmiştik Gelibolu yarımadasından!Çanakkale muharebelerinin geçtiği bu alanlarda ve şehitler arasında dolaşırken!.. (Ben ağlamaktan! bir müddet kendime gelemedim!.) ne büyük bedellerle kazanılmış olan Çanakkale Zaferi'nden ve şehit düşmüş askerlerin yattığı topraklardan etkilenmemek ne mümkün!..

Her birinin ruhları şad olsun...

Fotoğraflarla sergilediğiniz ve detay bilgilerle donattığınız bu önemli paylaşım için teşekkürler, ellerinize sağlık...

esenlikler...

Ahmetyemekte dedi ki...

Çok güzel ve çok dokunaklı bir yazı olmuş. İki yıl önce Gelibolu'da çok etkilenmiş ve duygulanmıştım. Tekrar o günlere gittim, tüylerim diken diken oldu. Zaman zaman bu sayfaya dönüp tekrar tekrar okuyacağım. Ellerine sağlık.

Otometre.com dedi ki...

Fotoğraf ve yazılarınızla Gelibolu yarımadasının daki bilgilerimizi güncellemiş olduk. Emeğinize ellerinize sağlık..

Abdülvahap Doğan dedi ki...

Allahın rahmeti onların üzerinde olsun. Onlara minettarız. Ancak biz bu vatanın kıymetini bilmiyor, birbirimize kenetleneceğimize bir birimizi yiyoruz.