Sabahın ilk ışıklarıyla uyanıp sessiz ve huzurlu kentin havasını solumak insanı dinçleştiriyor bir anda.. Sokaklar bomboş ve bütün şehir sizin sanki, bu sessiz huzuru yaşamak için yorumsuz yürüyorum sokaklarda…
Boyacı Camii..
TAHTANİ CAMİİ ..
Gaziantep Kalesi'nin yanında Şekeroğlu Mahallesi Uzun Çarşı Caddesi üzerindedir. Caminin yaptıranı ve yapıldığı tarih hakkında kesin bilgilere rastlanmamıştır. Ancak 1557 tarihli bir belgede adından söz edilmektedir. 1563 yılında Maraş Valisi Osman Paşa tarafından tamir ettirildiği anlaşılmaktadır. Caminin ismi önceleri Tahtani olarak söyleniyordu. Bir söylentiye göre cami ağaçtan yapılmıştır. Bu nedenle halk tarafından camiye Tahtalı Camii de denmiştir. Bu cami yararına vakıflar bırakıldığı ve çeşitli amaçlarla kurulmuş vakıfların vakfiyelerinde Tahtani Camii'ne de kaynak sağlandığı kayıtlardan anlaşılmaktadır.
ALAÜDDEVLE CAMİİ...
Uzun Çarsı'nın batısında, İmam Çağdaş'ın kaşısındadır. Halk arasında Ali Dola Camii de denilmektedir. Alaüddevle, Maraş'ta hakimiyet sürdüren Dulkadiroğlu Beyliği'nin son beyidir. Caminin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber camiyi yaptıran Alaüddevle'nin, 1515 yılında vefat ettiği düşünülürse bu tarihten önce yaptırıldığı ortaya çıkmaktadır. Sadece minaresi yıkılmadan günümüze ulaşabilen cami, 1901 yılında giriş yüzü siyah ve beyaz taşlardan tek kubbeli olarak yeniden yapılmıştır.
Caminin mimarı Armenek, ustabaşısı da Kirkor'dur. Hıristiyan sanatında görülen kemer içindeki küçük sütunlu pencere ve üzerinde yuvarlak bir pencereden oluşan sistem burada da uygulanmaktadır. Mihrabın üçgen bir alınlık içine alınması, yine kiliselerden alınma bir özelliktir. Ayrıca yan duvar pencerelerinin etraf silmelerinin büyük ebatta yapılmaları ve içerideki mihrap süslemeleri ise barok özellikleri ihtiva eder.
YUŞA PEYGAMBER VE PİRSEFA HAZRETLERİ TÜRBESİ...
Yuşa Peygamber (A.S.) İsrail oğullarından olup, Hz. Musa’nın yeğenidir. İsrailoğulları’nı göçebelikten kurtarır ve Arz-ı Kenan’a yerleştirir. Gaziantep’te Boyacı Mahallesinde Boyacı Camiinden Kavaflar Çarşısı’na doğru uzanan sokakta Pir sefa denilen mevkide tek katlı bir bina vardır. Bu binada iki oda içinde iki türbe bulunmaktadır. Bunlardan birisi rivayete göre Yuşa Peygambere ait olup, diğeri ise Pir sefa Hazretlerine aittir.
Pirsefa hakkındaki rivayetlere göre Pirsefa’nın Hz. Yuşa’nın türbedarı olduğu ve ölünce buraya gömüldüğü söylenmektedir. Bir başka rivayete göre ise Pirsefa Medinelidir ve ensardandır. Gaziantep’in Müslümanlar tarafından fethinde Hz. Ali kumandasında buraya gelmiş, Karaçomak’la yan yana savaşırken uğradığı zorlu bir kılıç darbesi ile gövdesi ikiye bölünmek suretiyle şehit olmuştur. Bunun üzerine Hz. Ömer, Yuşa’nın yanına defnederek “Kendini Peygamber-i Zişan’la komşu ettim” demiştir.
Rivayet olunur ki Musa Aleyhisselâm bir gün hem hikmet-i Rabbanîyi idrak için hem de halka bunun sırrını izhar edip kalplerini itmi’nana kavuşturmak için; “Ya Malike’l-mülk! (Ey varlık aleminin maliki!) Neden Kainat’ı ve insanı maddî ve manevî binbir nakış ile tanzîm ve tasvîf ediyor, sonra da hâk ile yeksân ediyorsun? Yâ Rabbi! Müminleri harplerde atların ayakları altında niçin çiğnetiyorsun, kullarını cehennemde niçin yakıyorsun?” diye münâcatta bulunur.
Bunun üzerine Hakk Teâlâ Cebrâil Aleyhisselam’ı göndererek ona buyurdu: “Ey Musa! Toprağa bir tohum ek de, sorduğun sualin esrarına dal!” Musa(a.s.) ekin ekti. Ekin kemale erdi. Ve onları biçti. O sırada kulağına hâtiften bir ses geldi: “Ey Musa, niçin önce ekiyor, sonra kemale erince de biçiyorsun?”
Musa (a.s.) dedi ki: “Ya Rabbi, ekinde hem tane, hem saman mevcud olduğu için biçtim. Çünkü tane, saman ambarına layık değildir. Saman da, buğday ambarı için zarardır. Bu ikisini karıştırmak hikmet değildir. Hikmet olan, eleyip ayırmaktır.”
Kalan hışırtıyı da yakarken Cebrâil Aleyhisselâm gelir. “Yâ Musa ne yapıyorsun?” diye sorar. “Buğday ektim, biçtim, harman yaptım. Buğdayı ambara, samanı samanlığa koydum. Hışırtıyı da yakıyorum.” diye cevap verir O zaman Cebrâil Aleyhisselâm: “Allah-u Teâlâ da işte böyle yapıyor.” buyurur..
ŞİRVANİ CAMİİ (1677)...
Eskiden tarihi Gaziantep camileri içerisinde minaresi iki şerefeli olan tek cami olduğundan, bu camiye halk tarafından "İki Şerefeli Cami" de denir. Şirvani Mehmet Efendi, camiyi yaptıran kişinin adıdır. Şirvani Camii minaresi süslemelerinin güzelliği dikkat çekici.
-------------------
Antep'e bir daha yolum düşermi onu bilemem ama Gaziantep'te bulunduğum kısa süre içinde yaşayıp, görüp, hissettiklerim bunlar...
İmam Çağdaş/Antep Baklavası
Tarihi Gaziantep evleri
Tahmis Kahvesi
Zincirli Bedesten
Cartlak Kebabı
7 yorum:
Görmeyi arzu ettiğim yerlerin başında gelir Gaziantep.Güzel bir görsel şölen olmuş teşekkürler..
Çok fazla emek var bloğunda. Ama emek yeterli olmazdı eğer bu işe verdiğin gönül ve doğal yeteneğin olmasaydı.
Nacizane, her sayfada tek paylaşım olsaydı sanki konu daha müstakil ve özel okunabilirdi tarafımızdan ama onun da belki şu sıkıntısını duyduğun alan sorunu vardır.
Paylaşımlarının devamı dileklerimle.
@Zeynep; Antep görülmeye değer bir şehir bende yeni kesfetmis olmanın heyecanını yaşadım. umarım yakın bir zamanda ziyaret edersin..
@Zıvanasız; Çok haklısın alan sorunu olmasaydıda bütün albümler bir yerde toplu dursaydı daha iyi olurdu haklısın. Güzel yorumun ve beğenin için teşekkür ederim..
uzakları taşıyanlara teşekkür.
Bu guzel fotograflara sayfa mi dayanir?
Gunesin dogusunu kare kare gormek guzeldi...Gaziantep'in sessiz sakin bos sokaklari cok hos. En guzeli Antep fistiklari...
aynı filmlerde diziler görüldüğü gibiymiş gerçekten :) bu arada sanıyorum alan sorunu yaşıyorsunuz başka bir siteye yükleyip oradan bloga ekleyebilirsiniz yada çok düşük bir fiyata alan satın alınabiliyormuş diye duymuştum..
@aafsar06@ Teşekkür beğenin için
@didem; dediğin gibi resimlere blog dayanmıyor umarım yeni bir blog açmam gerekmez en azından uzun bir süre :)
@Gök; Antep benimde hayallerimin üzerinde çıktı çok güzel yerlerdi. dediğin ihtimalleri sonradan duydum ama simdilik böyle iyi bakalım :)
Yorum Gönder