Popüler Yayınlar

6 Haziran 2011 Pazartesi

*** ST. PETERSBURG BALMUMU HEYKEL SERGİSİ/ANKARA ***

Balmumu heykellerini, organizatör Jale Kuşhan, St. Petersburg'dan siparis üzerine yaptırıp bu müzeden satın almıştır ve  yaklaşık 8,5 yıldır Türkiye'nin çeşitli illerinde 
sergilemektedir. Balmumu heykelin tarihi Romalılar zamanında ölen kişinin yüzünün şeklinin alınarak, odanın bir köşesinde saklanmasına dayanmaktadır. Rusya’da ise önemli sanat dallarından olan balmumu heykelciliğinin temeli, yaklaşık 300 yıl öncesine Çar Deli Petro dönemine dayanıyor. 200’ün üzerinde balmumu heykelin sergilendiği St Petersburg Balmumu Heykel Müzesi’nde 40 sanatçı bu konu için emek sarfediyor. Heykellerin özellikleri:
1- Kişi eğer yaşıyorsa el ve yüzünden kalıp alınıyor, fotoğraflardan faydalanılıyor, eğer yaşamıyorsa mezarı açılıp  kemik yapısı incelenerek heykeller yapılıyor.
2-Protez göz, protez diş ve insan saçının kullanıldığı heykeller bire bir ölçülerde yapılmakta
3-Bir heykel için 15 sanatçı 3 ay uğraşmakta olup bir heykel 10-15 bin dolar arasında maliyeti olmaktadır.
4- Heykellerin karışımındaki oranların ve isimlerinin gizli tutulduğu açıklanıyor. Yapımda kullanılan 20 değişik maddenin balmumu ile biraraya getirilmesi ile insan teni rengi yakalanıyor ve sert bir kıvama ulaşılıyor. Bu karışım yaklaşık 40 derecelik ısıya kadar dayanabiliyor. 


NAPOLYON (1769-1821) 
1.54 boyunda çok kompleksli gıcık bir adammış. Uzun boylu generallere ayakkabılarını sildirirdi.. Napolyon, İngiliz ve Prusya kuvvetleri tarafından Waterloo'da büyük bir yenilgiye uğratıldı. Paris'e dönünce tahtına veda etmek zorunda kaldı. Amerika'ya kaçmak istedi, ancak bunu başaramadı ve İngilizlere teslim oldu. İngilizler onu Atlantik'teki St. Helena Adası'na götürdü. Son yıllarını bu küçük adada geçiren Napolyon, 5 Mayıs 1821'de 51 yaşındayken öldü.
NAPOLYON'UN HAYATINDAN..

** Küçüklüğünde, okul yıllarında arkadaşları sık sık Napolyon'un boyuyla dalga geçmektedirler."Oğlum"der birisi "Seni büyüyünce savaşa çağırsalar sen bu boyla atına binene kadar savaş biter." Napolyon arkadaşlarına bakar ve şöyle der "Merak etmeyin,ben büyüdüğümde beni savaşa çağırdıklarında ben ata binmeyeceğim, ben atıma bindiğimde savaş başlayacak...
** İspanya'yı aldıktan sonra İspanya kralı ona "Sen para için savaşıyorsun" diye haykırır.
"Biz ise şerefimiz için."
Napolyon cevap verir "Herkes kendisinde olmayan şey için savaşır."
** Vaktiyle Fransız hükümetinden biri Napolyon Bonapart'ı bir muharebe sırasında eleştiriye kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek: Önce şurasını almalıydınız,sonra burdan geçerek ötesini zaptetmeliydiniz, gibi fikirler yürütünce Napolyon evet, onlar parmakla alınabilseydi dediğin
gibi yapardım....

** En Ünlü Sözü; Bir savaş yapıp kazanmak için ne gerekir? sorusu üzerine söyle cevap vermiştir..
"PARA, PARA, PARA"...


DOSTOYEVSKİ (1821-1881)
11 Kasım 1821'de Moskova’da doğdu. Tam ismi Fiodor Mihayloviç Dostoyevski. Babası bir ordu cerrahı, annesi bir tüccarın kızıydı. Annesinin yardımıyla evde başladığı eğitimini özel bir okulda sürdürdü. Babası sert ve acımasızdı. Annesinin koruyucu tavırlarına sığınıyordu. Annesini 15 yaşında kaybetti. 1837'de girdiği Petersburg Askeri Mühendis Okulu’nu bitirdi. Öğrencilik yıllarını Rus ve Avrupa edebiyatının önde gelen yazarlarının eserlerini okuyarak geçirdi. Kısa bir süre askerlik yaptıktan sonra ayrılıp edebiyatla uğraşmaya başladı.


GİACOMO KAZANOVA (1725-1795) 
Giacomo Kazanova, 18'inci yüzyıl aşklarının, nefes kesen maceraların "esas oğlanı"ydı. Kadınları elde etme sanatında kimse eline su dökemezdi. Çapkınların üstadıydı Kazanova.   4 Haziran 1798 tarihinde gözlerini hayata kapadığında yazması 13 yıl alan 4000 safyalık el yazması anılarının yanı sıra, "Isocameron" adlı fütüristik romanla sayısız bilimsel ve siyasi makaleyi de geride bıraktı. Kazanova, romanında otomobil, uçak, televizyon ve zehirli gazlar gibi 19 ve 20'inci yüzyıla ait birçok icadı önceden tahmin etmeyi başardı.


DE EON ŞARL-JENEVEVA-LUİ (1728-1810) :
Ünlü Fransız Ajanı.. Gerçekte "erkek" olduğu halde hayatının son 35 yılını kadın kıyafetleriyle  dolaşarak geçirmiştir. En yakın arkadası bile onu kadın sanıyordu. Erkek olduğu ölünce anlaşıldı..  


JOSEF STALİN (1881-1953)
Çocukken çiçek hastalığı geçirdiği için sol yanağında izleri vardı.. Lakabı olan "Stalin" Rusça'da çelik anlamına gelmektedir. Tarihin en büyük diktatörlerinden biri olan sosyalist Josef Visarionoviç Stalin, 1881'de Gürcistan'ın Gori kasabasında doğdu. Babası kundurucaydı. Daha orta öğrenimi sırasında devrimci eyleme katıldı ve Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin bolşevik kanadı saflarında yer aldı.
Lenin'in ölümünden az önce Komünist Partisi genel sekreteri oldu. 1920-1930'larda sağ ve sol ideolojik mücadele adına binlerce insanı sürgünlere gönderdi. Özellikle bu sürgünler ve idamlar yoğunluklu olarak Türkler’e karşı oluyordu. Stalin iktidarın için her yol meşrudur sözünü tam anlamıyla uygulayarak binlerce insanın ölümüne sebep oldu. Milyonlarca insan bu yolda öldürüldü... 



ŞEYH ŞAMİL (1797-1871)
Emrindeki az sayıda Rus ordusuna karşı 35 sene vatanı savunan Kafkasya milli kahramanı Şeyh Şamil, boyu 2.05 boyunda, geniş omuzlu, pehlivan vücutlu, engin ve sağlam imanlı cesur ve zeki bir komutandı.
Bir savaşta bağrına bir rus süngüsü saplanan kafkas kartalı bir ucu sırtından görüne süngüyü çıkarıp attı. Dahada ateşlenip bir vuruşta rus askerlerini öldürüyordu. Ardından mağarada tedavi gördü. 25 gün komada kaldıktan sonra uyanınca başucunda annesini görünce ilk sorusu şu sordu:
"Anacığım! Namazımın vakti geçti mi?"
Uzun yıllar ruslara karşı savaştı. Sonra hile ile 10 yıl esir kaldı. Çar 2. Alexander onun şerefine verdiği bir ziyafetle "Sizi soframızın misafiri görmek ne büyük şeref" demiş, bunun üzerine Şeyh Şamil "Asıl ben sizi soframda misafir etseydim büyük bir şeref duyardım" cevabını vermiş. O zaman Çarı, "Büyük adam, büyük adam!" diyerek söylenmiş, hayranlığını belirtmiştir. Hacca gitmesi için izin verildi. İstanbulda herkes yollarda karşıladı. Sonra Hicaz’a gitti. Medine’yi uzaktan görünce yere kapanıp gözyaşı dökerek sürüne sürüne Rasülullahın huzuruna geldi.Herkes heyecanla kendisini takip ediyordu.
Huzura gelince, "Esselatü vesselamü aleyke ya ResülAllah! Esselatü vesselamü aleyke ya HabibAllah! Esselatü vesselamü aleyke ya Seyyidel evveline vel ahirin" dedi. Peygamber Efendimiz selamına mukabele etti. Orada olanlar bu selamı işittiler. Kabr-i şerifin öünde saattlerce gözyaşı dökerek hasreti giderdi. Medine'de vefat etti.



ÇAR II. ALEXSANDRA (1818-1881)
Şeyh Samil'i esir alındığında onu sarayının kapısında karşılamış hiç esir gibi davranmamış çok hürmet etmiştir.. Rus Çarı İkinci Alexander Nikolayeviç Kırım Savaşı'ndan sonra intihar eden babası Çar Birinci Nicolay'ın yerine tahta çıktı. Paris antlaşmasından sonra ülkesinde geniş reform hareketlerine girişti. Rusların geleneksel saldırganlığı Çar İkinci Alexander'i de etkiledi. 1876-77 yıllarında gerçekleşen Osmanlı-Rus savaşlarından sonra Rusya'da ihtilalci hareketler görüldü. 13 Mart 1881 yılında özgürlük hareketi adlı devrimci bir topluluk Çar İkinci Alexander'e karşı bir suikast düzenleyerek onu bir bomba ile öldürdü.


İVAN GROZNİ(Korkunç İvan)-(1530-1584):
1530’da Moskova’da dünyaya geldi. Babası Vasili üç yaşındayken öldü. Annesi Elena Türk asıllı Giliskiler’lerden geliyordu. 1547 yılında tacı giydi ve o döneme kadar Moskova knezi olarak anılan Rus imparatoru Çar olarak ilan edildi ve Korkunç İvan ilk Rus çarı oldu.
Korkunç İvan sekiz yaşındayken annesi Elena zehirlenince öksüz kaldı. İvan intikam ve kinle büyüdü. Çocukken oyunlarında bile kan dökmekten ve başkalarına ıstırap vermekten çok hoşlanırdı. Kedi, köpek yavrularını, kuşları birbir eziyet ederek öldürmek en büyük zevkiydi. 13 yaşında iken rakiplerinden birini av köpeklerine parçalatarak öldürttü. Muhaliflerine türlü işkenceler uyguluyordu. 300 kişiden oluşan tarikat arkadaşlarıyla yapılan ayinlerde şarap içilir, Aziz ve Meryem ana ile alay edilirdi. 20 yıllık iktidarı döneminde binlerce insanı işkence ile öldürttüğü için “Korkunç İvan” olarak adlandırılıyor.
1582’de Oğlu İvan’ın itirazına sinirlenen Korkunç İvan elindeki demir çubuk ile oğlunun kafasına öyle bir vurdu ki oğlu 2-3 gün sonra öldü.



HÜRREM SULTAN (1506-1558)
Hürrem Sultan, Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi ve Osmanlı tarihinde önemli roller oynamış bir sultandır. Bir Osmanlı padişahıyla nikahla evlenmiş tek kadın olarak bilinir. Leh asıllı Yahudi bir ailede doğan Hürrem Sultan'ın asıl adı Roxelanne'dı (Alexandra Lisowska). Güzelliği nedeniyle küçük yaşta 1520 tarihinde bugünkü Ukrayna sınırları içinde bulunan Rohatyn şehrinden kaçırılmıştır. Daha sonra Kırım Hanı tarafından Osmanlı sarayına sunulan Hürrem Sultan sarayda özel bir eğitim gördü. Dişiliği zekası ve becerisi ile padişahın dikkatini çekmeyi bildi. Harem kadınları ve saray ileri gelenleri arasında da kendine yer edindi.
Hürrem Sultan saraya geldiğinde Kanuni'nin cariyelerinden biri olan Mahidevran Sultan'dan Mustafa isimli bir oğlu vardı. Mustafa zamanla çok sevilen bir şehzade haline geldi. Mustafa'nın Kanuni'den sonra padişah olmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Bu da Mahidevran Sultan'ın Valide Sultan olacağı anlamına geliyordu. Oysa Hürrem Sultan her bakımdan Mahidevran Sultan'ın önüne geçti ve Kanuni'nin güven ve sevgisini kazanarak onun nikahlı eşi oldu. Bazı kaynaklar çeşitli entrikalar uygulayarak 16. yüzyıl Osmanlı tarihini olumsuz yönde etkilediği iddia ederler Kızı Mihrimah Sultan'ı Vezir-i Azam Rüstem Paşa ile evlendirerek Vezir-i Azam'la bir ittifak oluşturdu. Kanuni yeniçeriler tarafından çok sevilen oğlu Mustafa'yı kendisini tahttan indirmeyi planladığı inancıyla öldürttü. Hürrem Sultan'ın Kanuni'yi bu kararda etkilediği inancı yaygındır. Şehzade Mustafa'nın öldürülmesinden sonra Mahidevran Sultan iyice gözden düştü. Yaşamının büyük bir bölümünü fakir olarak oğlunun mezarının bulunduğu Bursa'da geçirdi. Ancak Hürrem Sultan'ın ölmesinden sonra Hürrem Sultan'ın oğlu padişah II. Selim Mahidevran Sultan'a maaş bağlattı ve oğlu Mustafa'nın türbesini yaptırttı.
Hürrem Sultan, eşi Kanuni Sultan Süleyman'dan önce 52 yaşındayken öldü ve oğlu II. Selim'in tahta çıkışını göremedi. Cenazesi İstanbul'da Süleymaniye Camii haziresindeki Hürrem Sultan Türbesi'ne gömüldü..



I. PETER(Deli Petro) (1672-1725) ile eşi I. KATHERİNA (1684-1727)
204 santim boyundaki Petro’nun ayakları 38 numaraymış, büyük görünsünler diye kocaman ayakkabılar giyermiş. Kızdığında yanında kim varsa tekme tokat girermiş. Petro elli üç yaşında öldü. Unvanını hakkıyla kazanmış hükümdarlardandır.
I. Katerina Litvanyalı bir köylü ailesinin kızı olan Katerina, 1683 yılında doğdu. Ruslara esir düşerek Moskova'ya gönderildi. Deli Petro'nun 1703 yılında sevgilisi, 1712 yılında da karısı oldu. Kültürsüz, fakat zeki bir kadın olan Birinci Katerina, Deli Petro üzerinde büyük bir etki yaptı. Deli Petro'nun ölümünden sonra, soyluların muhalefetine rağmen 1725 yılında tahta çıktı.
Rus Çariçesi Birinci Katarina, 1711 yılında Osmanlı Devleti ve Rusya arasında yaşanan Prut savaşı sırasında, Baltacı Mehmed Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından, Prut ırmağı kıyısında sarılan Rus ordusunu yok olmaktan, Türk ordugahına gelip Baltacı Mehmed Paşa ile çadırında özel bir görüşme yaparak kurtardığı söylentisi ile tanınır.



TAMİRCİ USTASI
Hiçbir özelliği yok, muhabbetine, çeşit olsun diye yapmıslar ama en gerçek sanılan heykellerden biriymiş. Bileti alıp içeri giren ilk önce bunu görüyor bazen soru soranlar oluyormuş :)

16 yorum:

Derya dedi ki...

Bu yıl Kentpark'ta böyle bir balmumu heykeller sergisi gezmiştim. İfadeleri ve tabiki en çok gözleri etkilemişti beni. Bu kadar sahici oluşları biraz ürpertmişti beni açıkçası.

zeynep dedi ki...

Ne kadar da gerçekçi hepsi ayrım yapılamıyor çok başarılı çokk,...
Hemde Ankara'da kaçırdık mı acaba.

B'r'cm'marinmabed' dedi ki...

Ben de bu sergiyi görmüştüm atmosferi ve hikayelerini rehber eşliğinde dinlemek güzeldi,yeniden görmek çok güzel:))diğer figürleri de bu bloga koyacak mısınız?;

Gezi/yorum... dedi ki...

@Derya Kuzusu; oldukça gerçekçi başarılı çalışmalar, ama beni daha çok hikayeleri etkiledi..
@zeynep; fotoğraları 2010 Mart ayında Anteresteki sergide çekmiştim.
@Bir İçmimar'ın Mabedi; evet söylediğin gibi rehber eşliğinde mistik bir ortamdı.. bütün figürlerin resimlerini çekmedim. benim beğendiğim ve ilgimi çekenler bunlar olmuştu.

Ebru dedi ki...

Lenin yok muydu? Çok eksik o halde...
En çok çırağı beğendim.

dalgaizleri dedi ki...

Bu sergiyi gezmiş ve en çok da Dostoyevski'nin heykelini beğenmiştim. Detaylara o kadar dikkat etmişler ki ! Elinin üstündeki damarlara varıncaya dek uğraşmışlar.

Syhn dedi ki...

nasıl beceriyorlar anlamıyorum çok hoş!
tamirci ustasını özelikle koyuyorlar.
insanları hazırlıksız yakalyıp hayranlığı artırmak için :)

DEFNE YAPRAĞI:)))))))) dedi ki...

kentprkta kışın bu sergiyi gezmiş ve çok etkilenmiştim hele bir de bazıları arasında yaşayan insanları görmek daha da etkiliydi benim için paylaşımınız için teşekkürler

Adsız dedi ki...

Ankaradayım ve bu sergiden haberim olmamış!
Çok garipsedim kendimi...

Adsız dedi ki...

ay ben bal mumu heykellerden korkuyorum.ve ansızın çanakkale müzesinde gördüm ve müzede çığlık attım =)

DIGITAL WORLD PAGES ARCHIVE dedi ki...

Cox maraqli bir blog...

minimalist dedi ki...

ben de gezmiştim o sergiyi...

Blush dedi ki...

Gezmeyi çok isterdim.
Tamirci çok gerçekçi :))

Ful yaprakları dedi ki...

ben bu heykellerden korkuyorum :)))
o kadar gerçekler ki sanırım korku filmi teması olabilirler ama yine de gezmeyi çok isterim :))

didem dedi ki...

Ataturk'u yapmamislar mi goremedim.
Hepsi cok gercekci, saclari gercek sac telinden yapiyorlar diye duymustum.

Gezi/yorum... dedi ki...

@Nehirİda; Leninde vardı ama beğenmedim pek gerçekci durmuyordu birde resim için ışık yeterli değildi güzel çıkmamıstı resmi :)
@dalgaizleri; Dostoyevski yorumun katılıyorum benim çektiğim resimdede en gerçekci heykellerden biri o, Ruslar kendi adamlarını daha bir güzel yapmıslar sanırım :)
@Shyn; Tamirci ustası yorumuna katılıyorum.
@fikirprojeleri; beğenin için teşekkürler..
@sıradanbirbalık; 2010 da Antereste yapılmıştı sergi demekki atlamıssın :)
@habinos; gizemli bir hava var. özellikle çocuklar için ürkütücü bencede..
@Amin; beğenin için teşekkürler
@Blush; bencede en gerçekcilerden biri tamirci ustası :)
@Ful yaprakları; İnsan korkularıyla yüzlesmeli zevkli bence :)
@Didem; Atatürk'üde yapmıslar ama inan hiç benzetemedim, becerememişler..