Aşk sessiz sevgi dilsizdir...
Çengelhan Rahmi Koç Müzesi/ANKARA
23 Ağustos 2011 Salı
11 Ağustos 2011 Perşembe
*** KARSAMBAÇ TATLISI/TARSUS ***
Kışın Toroslar da yağan karlar yerinde sıkıştırılarak blok haline getiriliyor ve yine Toros’lardaki derin ve serin kuyularda saklanıyor.(1900 metre)
Yaz ayı geldiğinde bu bloklar satışa sunulacağı kadarıyla merkezlere eşek veya atlarla indiriliyor. Erimemesi için aynı blok halinde torbaya ve keçeye sarılıyor.
(Tarsus Ulu Camii avlusu/2011)
Servis esnasında, bu kar derince geniş bakır kap içine bir mala ile kazınıyor. Kazınan kar rendesi bu kap içersinde çok seri bir biçimde karıştırılıyor (ayrışması için)
Kaselere konup üzerine gül, portakal şurubu veya üzüm pekmezi eklenerek satılıyor.. Ağızda tıkır tıkır dişlediğiniz kar, şurupla enfes ve soğuk bir tat bırakıyor...
Yaz ayı geldiğinde bu bloklar satışa sunulacağı kadarıyla merkezlere eşek veya atlarla indiriliyor. Erimemesi için aynı blok halinde torbaya ve keçeye sarılıyor.
(Tarsus Ulu Camii avlusu/2011)
Servis esnasında, bu kar derince geniş bakır kap içine bir mala ile kazınıyor. Kazınan kar rendesi bu kap içersinde çok seri bir biçimde karıştırılıyor (ayrışması için)
Kaselere konup üzerine gül, portakal şurubu veya üzüm pekmezi eklenerek satılıyor.. Ağızda tıkır tıkır dişlediğiniz kar, şurupla enfes ve soğuk bir tat bırakıyor...
8 Ağustos 2011 Pazartesi
*** HZ.UKKAŞE/GAZİANTEP ***
Hz. Ukkaşe'nin türbesi, Gaziantep’le Kahramanmaraş arasında bulunan Gaziantep’e bağlı Nurdağı ilçesine 7-8 km uzaklıkta bir tepenin zirvesinde bulunmaktadır. Türbenin yolu oldukça virajlı.. Bir Mevlevi semazen gibi etrafımızda döne döne ilerliyoruz. Türbenin dışındaki alanlarda her yer kuraklık gibi ama türbenin etrafı ağaçlarla çevrili. Gideceğimiz yer aşkın zirvesi. Herkes, vardığında kendince nasibini alacak. Herkes, beklediğinin karşılığını görecek.
Yeşillenmiş tepenin böğründe yokuşu tırmanmaya başladıkça manzara bir ayrı güzelleşiyor..
Her gün binlerce insanın ziyaret ettiği Hz. Ukkaşe Türbesi’ne yurdun her yanından akın akın insanlar geliyor. Her birinin rengi, teni, ırkı birbirinden farklı ama hepsinin yüreğinde Peygamberimizden geriye kalan, bir peygamber sevgilisinin makamına ulaşma arzusu var. Kahramanmaraş ve Gaziantep’te Hz. Ukkaşe sevgisi çok gelişmiş durumda. Özellikle Kahramanmaraşlılar kandillerde, dini günlerde, yürekleri daralıp ferahlamak istediklerinde, Hz. Ukkaşe’nin (ra) türbesinin yolunu tutuyorlar.
Kahramanmaraş ve Gaziantep’te Hz. Ukkaşe’ye (ra) duyulan sevgi, erkek çocuklarının isimlerine yansımış durumda. "Ukkaşe" kelimesini Türkçeleştirip "Ökkeş" yapan yöre halkı, çocuklarının ismini "Ökkeş" koymakta. Belki abartılı olacak ama Kahramanmaraş Kalesi’ne çıkıp “Ökkeş!…” diye seslendiğinizde, çok sayıda erkeğin size baktığını göreceksiniz.
Ziyarete gelenlerin kimisi namaz kılıp ellerini açarak dua ediyor, kimisi Kur’an-ı Kerim okuyor. İçerisi bir manevi atmosferin yayıldığı, duyguların feraha ulaştığı, gözlerin dolduğu, gönüllerin itminana ulaştığı bir mekan haline geliyor…
HZ. UKKAŞE PEYGAMBERLİK MÜHRÜ'NÜ ÖPEK TEK SAHABEDİR
Hz. Ukkaşe (ra) bir peygamber aşığı, bir peygamber sevdalısı bir insan. O sevgiden dolayı Peygamberimizin kürek kemikleri arasında bulunan peygamberlik nişanesi, peygamberlik mührünü öpmeyi başlarmış bir sahabe.
Fetih Suresi nazil olunca, Peygamberimiz (sav) Cebrail’e:
- Ey Cebrail öleceğimi anladım, buyurunca Cebrail, Peygamberimize:
- Senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır, Rabbin sana (istediğini) verecek sen de razı olacaksın, dedi (Duha:4-5).
Bunun üzerine Peygamberimiz müezzini Bilal-ı Habeşi’ye, insanları cemaatle namaz kılmak üzere toplanmaları için çağırmasını emretti. Bütün Muhacir (Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlar ) ve Ensar (Medine’li Müslümanlar) Mescid-i Nebi’de toplandı. Peygamberimiz onlara namaz kıldırıp sonra minbere çıktı ve insanlara hitap etti. Peygamberimizin bu konuşması sırasında kalpler ürperdi, gözler ağladı. İnsanlara şöyle dedi:
- Ey insanlar sizin için nasıl bir peygamber idim? Onu dinleyenler:
- Allah mükafatını versin, çok iyi bir Peygambersin. Sen bizim için merhametli bir baba, şefkatli ve öğüt veren bir kardeş gibiydin. Allah’ın sana verdiği Peygamberlik görevini yerine getirdin, O’nun (Allah’ın) vahyettiğini bize ilettin, bizleri Allah’ın yoluna hikmetli ve güzel sözlerle davet ettin. Allah, ümmetlerine yaptıkları görev nedeni ile peygamberlere vereceği mükafatın en güzelini sana versin, dediler.
Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu:
- Ey Müslüman topluluğu! Sizin üzerinizde bulunan hakkım ve Allah adına, sizden kime bir haksızlık yapmış isem, kıyamette hesaplaşıp hakkını almadan önce, şimdi onun ayağa kalkıp hakkını benden almasını istiyorum.
Hiç kimse kalkmayınca, Peygamberimiz bunu üç defe tekrarladı. Üçüncü defa söyledikten sonra, Sahabe-i Kiram arasında bulunan Ukkaşe sahabe ayağa kalktı. Müslümanları yararak ilerledi ve Peygamberimizin önünde durdu ve şöyle dedi:
- Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın elçisi, eğer ısrar etmeseydin senin karşına çıkıp bir şey istemeyecektim. Bir savaştan sonra gazilerin arasındaydım. Ayrılmak üzereyken develerimiz yan yana geldi. Devemden indim, ayağını öpmek için sana yaklaştığımda, değneğini kaldırdın ve sırtıma vurdun. Kasten bana mı vurdun yoksa, devene mi vurmak istemiştin bilmiyorum, deyince, Peygamber efendimiz:
- Ey Ukkaşe, sana kasten vurmaktan Allah a sığınırım. Ey Bilal git (kızım) Fatıma’ya uzun bir değnek getir, dedi. Bilal-ı Habeşi (şaşkınlıktan) ellerini başının üzerine koyarak:
- O, Allah’ın Peygamberi ve kendisine kısas yapılmasını istiyor, diyerek Hz.Fatıma’nın yanına geldi kapıyı çaldı ve:
- Ey Peygamber’in kızı! Bana uzun bir değnek ver, deyince, Peygamberimizin kızı Hz. Fatıma:
- Bugün ne hac günü, ne de O’nun savaştığı bir gün değil, babam uzun değneği ne yapacak? Dedi. Bilal-i Habeşi:
- Babanın yaptıklarından haberin yok. Allah’ın elçisi borçlarını ödüyor, dünyayı terk ediyor ve kendisine kısas yapılmasını (kendisinde hakkı olanların hakların almasını) istiyor, dedi. Bunun üzerine Hz. Fatıma:
- Ey Bilal, Allah’ın elçisine kısas yapmayı kendisine layık gören kimdir? (Peygamberin torunları) Hasan ile Hüseyin’e haber ver. O adamın yanına gitsinler de, almak istediği (hakkını) onlardan alsın. Peygamberden almasına izin vermesinler, dedi.
Bilal-i Habeşi mescide girip değneği Peygamberimize verince, O da Hz. Ukkaşe’ye verdi. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer (r.anhum) bunu görünce ayağa kalktılar ve:
- Ey Ukkaşe! İşte önündeyiz Hakkını bizden al. Peygamberden alma, deyince, Peygamber Efendimiz: -Bırak ey Ebubekir, sen de bırak ey Ömer, Allah sizin değerinizi ve makamınızı biliyor, dedi. Bunun üzerine Ali b. Ebu Talip (Hz. Ali) ayağa kalktı ve:
- Benim hayatım Allah’ın elçisinin hayatının önündedir. İşte sırtım, hakkını kendi elinle benden al ve bana (O’nun yerine) yüz sopa vur. Allah’ın elçisinden alma, deyince Peygamberimiz:
- Otur ey Ali. Allah senin değerini ve niyetini biliyor, buyurdu. Sonra Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin kalktılar ve:
- Ey Ukkaşe! Sen bilmiyor musun biz Allah’ın elçisinin torunuyuz. Hakkını bizden alman Peygamberden alman gibidir, deyince Peygamber Efendimiz:
- Gözümün nuru torunlarım, siz de oturun Allah sizi burada unutmamıştır (sizin de niyetinizi ve değerinizi bilmektedir). Sonra Peygamber Efendimiz (sav) Ukkaşe’ye:
- Ey Ukkaşe, vuracaksan vur deyince, Ukkaşe (ra):
- Ey Allah’ın elçisi, bana vurduğunda benim üzerimde elbise yoktu, deyince, Peygamberimiz sırtını açtı.
Sahabeler yüksek sesle ağlıyorlardı. Hz.Ukkaşe, Peygamberimizin beyaz sırtına baktı. Sanki sırtı Mısır’da dokunan ince ve beyaz ketenden dokunmuş kumaş gibiydi fazla ilgilenip zaman kaybetmeden sırtını öptü ve şöyle dedi:
- Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın elçisi, sana kısas yapmaya kim cür’et edebilir? Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) :
- Ya hakkını alman için gerekeni yap yada affet deyince, Hz. Ukkaşe:
- Kıyamet gününde Allah’ın beni affetmesini umarak sizi affediyorum, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav):
- Kim cennetteki arkadaşımı görmek isterse bu adama baksın, dedi.
Sonra (orada bulunan) bütün Sahabe-i Kiram ayağa kalktılar ve alnından öperek:
- Seni tebrik ederiz çok büyük bir mertebeyi ve Peygamberin cennetteki arkadaşlığını elde ettin dediler.”
Türbenin hemen yanıbasında bir cami bulunmakta.. Camii hoparlöründen sık sık türbe ziyaretlerinin adabından bahsedilip, türbeye ve etrafındaki ağaçlara bez bağlanmamasından, duanın Allah’a yapılması gerektiği yönünde anonslar yapılıyor.
Ziyaretçilerden, Mustafa Akınalp, "Manevi olarak buraya gelenler çok farklı duygular içerisine giriyor. İnsanın ruhunun ve nefsinin bir terbiyesi var. Ruh burada mutlu oluyor. Gece bile insan burada kalmak istiyor. Ben çoğu zaman buraya geldiğim zaman gece kalmak istiyorum" diye konuştu.
Yeşillenmiş tepenin böğründe yokuşu tırmanmaya başladıkça manzara bir ayrı güzelleşiyor..
Her gün binlerce insanın ziyaret ettiği Hz. Ukkaşe Türbesi’ne yurdun her yanından akın akın insanlar geliyor. Her birinin rengi, teni, ırkı birbirinden farklı ama hepsinin yüreğinde Peygamberimizden geriye kalan, bir peygamber sevgilisinin makamına ulaşma arzusu var. Kahramanmaraş ve Gaziantep’te Hz. Ukkaşe sevgisi çok gelişmiş durumda. Özellikle Kahramanmaraşlılar kandillerde, dini günlerde, yürekleri daralıp ferahlamak istediklerinde, Hz. Ukkaşe’nin (ra) türbesinin yolunu tutuyorlar.
Kahramanmaraş ve Gaziantep’te Hz. Ukkaşe’ye (ra) duyulan sevgi, erkek çocuklarının isimlerine yansımış durumda. "Ukkaşe" kelimesini Türkçeleştirip "Ökkeş" yapan yöre halkı, çocuklarının ismini "Ökkeş" koymakta. Belki abartılı olacak ama Kahramanmaraş Kalesi’ne çıkıp “Ökkeş!…” diye seslendiğinizde, çok sayıda erkeğin size baktığını göreceksiniz.
Ziyarete gelenlerin kimisi namaz kılıp ellerini açarak dua ediyor, kimisi Kur’an-ı Kerim okuyor. İçerisi bir manevi atmosferin yayıldığı, duyguların feraha ulaştığı, gözlerin dolduğu, gönüllerin itminana ulaştığı bir mekan haline geliyor…
HZ. UKKAŞE PEYGAMBERLİK MÜHRÜ'NÜ ÖPEK TEK SAHABEDİR
Hz. Ukkaşe (ra) bir peygamber aşığı, bir peygamber sevdalısı bir insan. O sevgiden dolayı Peygamberimizin kürek kemikleri arasında bulunan peygamberlik nişanesi, peygamberlik mührünü öpmeyi başlarmış bir sahabe.
Fetih Suresi nazil olunca, Peygamberimiz (sav) Cebrail’e:
- Ey Cebrail öleceğimi anladım, buyurunca Cebrail, Peygamberimize:
- Senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır, Rabbin sana (istediğini) verecek sen de razı olacaksın, dedi (Duha:4-5).
Bunun üzerine Peygamberimiz müezzini Bilal-ı Habeşi’ye, insanları cemaatle namaz kılmak üzere toplanmaları için çağırmasını emretti. Bütün Muhacir (Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlar ) ve Ensar (Medine’li Müslümanlar) Mescid-i Nebi’de toplandı. Peygamberimiz onlara namaz kıldırıp sonra minbere çıktı ve insanlara hitap etti. Peygamberimizin bu konuşması sırasında kalpler ürperdi, gözler ağladı. İnsanlara şöyle dedi:
- Ey insanlar sizin için nasıl bir peygamber idim? Onu dinleyenler:
- Allah mükafatını versin, çok iyi bir Peygambersin. Sen bizim için merhametli bir baba, şefkatli ve öğüt veren bir kardeş gibiydin. Allah’ın sana verdiği Peygamberlik görevini yerine getirdin, O’nun (Allah’ın) vahyettiğini bize ilettin, bizleri Allah’ın yoluna hikmetli ve güzel sözlerle davet ettin. Allah, ümmetlerine yaptıkları görev nedeni ile peygamberlere vereceği mükafatın en güzelini sana versin, dediler.
Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu:
- Ey Müslüman topluluğu! Sizin üzerinizde bulunan hakkım ve Allah adına, sizden kime bir haksızlık yapmış isem, kıyamette hesaplaşıp hakkını almadan önce, şimdi onun ayağa kalkıp hakkını benden almasını istiyorum.
Hiç kimse kalkmayınca, Peygamberimiz bunu üç defe tekrarladı. Üçüncü defa söyledikten sonra, Sahabe-i Kiram arasında bulunan Ukkaşe sahabe ayağa kalktı. Müslümanları yararak ilerledi ve Peygamberimizin önünde durdu ve şöyle dedi:
- Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın elçisi, eğer ısrar etmeseydin senin karşına çıkıp bir şey istemeyecektim. Bir savaştan sonra gazilerin arasındaydım. Ayrılmak üzereyken develerimiz yan yana geldi. Devemden indim, ayağını öpmek için sana yaklaştığımda, değneğini kaldırdın ve sırtıma vurdun. Kasten bana mı vurdun yoksa, devene mi vurmak istemiştin bilmiyorum, deyince, Peygamber efendimiz:
- Ey Ukkaşe, sana kasten vurmaktan Allah a sığınırım. Ey Bilal git (kızım) Fatıma’ya uzun bir değnek getir, dedi. Bilal-ı Habeşi (şaşkınlıktan) ellerini başının üzerine koyarak:
- O, Allah’ın Peygamberi ve kendisine kısas yapılmasını istiyor, diyerek Hz.Fatıma’nın yanına geldi kapıyı çaldı ve:
- Ey Peygamber’in kızı! Bana uzun bir değnek ver, deyince, Peygamberimizin kızı Hz. Fatıma:
- Bugün ne hac günü, ne de O’nun savaştığı bir gün değil, babam uzun değneği ne yapacak? Dedi. Bilal-i Habeşi:
- Babanın yaptıklarından haberin yok. Allah’ın elçisi borçlarını ödüyor, dünyayı terk ediyor ve kendisine kısas yapılmasını (kendisinde hakkı olanların hakların almasını) istiyor, dedi. Bunun üzerine Hz. Fatıma:
- Ey Bilal, Allah’ın elçisine kısas yapmayı kendisine layık gören kimdir? (Peygamberin torunları) Hasan ile Hüseyin’e haber ver. O adamın yanına gitsinler de, almak istediği (hakkını) onlardan alsın. Peygamberden almasına izin vermesinler, dedi.
Bilal-i Habeşi mescide girip değneği Peygamberimize verince, O da Hz. Ukkaşe’ye verdi. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer (r.anhum) bunu görünce ayağa kalktılar ve:
- Ey Ukkaşe! İşte önündeyiz Hakkını bizden al. Peygamberden alma, deyince, Peygamber Efendimiz: -Bırak ey Ebubekir, sen de bırak ey Ömer, Allah sizin değerinizi ve makamınızı biliyor, dedi. Bunun üzerine Ali b. Ebu Talip (Hz. Ali) ayağa kalktı ve:
- Benim hayatım Allah’ın elçisinin hayatının önündedir. İşte sırtım, hakkını kendi elinle benden al ve bana (O’nun yerine) yüz sopa vur. Allah’ın elçisinden alma, deyince Peygamberimiz:
- Otur ey Ali. Allah senin değerini ve niyetini biliyor, buyurdu. Sonra Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin kalktılar ve:
- Ey Ukkaşe! Sen bilmiyor musun biz Allah’ın elçisinin torunuyuz. Hakkını bizden alman Peygamberden alman gibidir, deyince Peygamber Efendimiz:
- Gözümün nuru torunlarım, siz de oturun Allah sizi burada unutmamıştır (sizin de niyetinizi ve değerinizi bilmektedir). Sonra Peygamber Efendimiz (sav) Ukkaşe’ye:
- Ey Ukkaşe, vuracaksan vur deyince, Ukkaşe (ra):
- Ey Allah’ın elçisi, bana vurduğunda benim üzerimde elbise yoktu, deyince, Peygamberimiz sırtını açtı.
Sahabeler yüksek sesle ağlıyorlardı. Hz.Ukkaşe, Peygamberimizin beyaz sırtına baktı. Sanki sırtı Mısır’da dokunan ince ve beyaz ketenden dokunmuş kumaş gibiydi fazla ilgilenip zaman kaybetmeden sırtını öptü ve şöyle dedi:
- Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın elçisi, sana kısas yapmaya kim cür’et edebilir? Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) :
- Ya hakkını alman için gerekeni yap yada affet deyince, Hz. Ukkaşe:
- Kıyamet gününde Allah’ın beni affetmesini umarak sizi affediyorum, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav):
- Kim cennetteki arkadaşımı görmek isterse bu adama baksın, dedi.
Sonra (orada bulunan) bütün Sahabe-i Kiram ayağa kalktılar ve alnından öperek:
- Seni tebrik ederiz çok büyük bir mertebeyi ve Peygamberin cennetteki arkadaşlığını elde ettin dediler.”
Türbenin hemen yanıbasında bir cami bulunmakta.. Camii hoparlöründen sık sık türbe ziyaretlerinin adabından bahsedilip, türbeye ve etrafındaki ağaçlara bez bağlanmamasından, duanın Allah’a yapılması gerektiği yönünde anonslar yapılıyor.
Ziyaretçilerden, Mustafa Akınalp, "Manevi olarak buraya gelenler çok farklı duygular içerisine giriyor. İnsanın ruhunun ve nefsinin bir terbiyesi var. Ruh burada mutlu oluyor. Gece bile insan burada kalmak istiyor. Ben çoğu zaman buraya geldiğim zaman gece kalmak istiyorum" diye konuştu.
4 Ağustos 2011 Perşembe
*** BODRUM ***
Bodrum Türkiye'nin Ege Denizi kıyısında Muğla ili'ne bağlı turistik bir ilçedir.
İklim itibariyle Ege ve Akdeniz iklimlerinin sentezinden oluşan bir özelliğe sahiptir. Yaz aylarında neredeyse hiç nem bulunmaz. Kış aylarında ise nem oranı oldukça düşüktür. Yaz ayları sıcak ve kurak, kış ayları oldukça ılık ve yağışlıdır. 1970 yılından bu yana kar yağışı 2004 yılı Şubat ayında meydana gelmiş ve kar kalınlığı ortalama 5 cm'yi bulmuştur.
Bodrum aynı zamanda uluslararası hava limanına yakındır. Bodrum'a olan mesafesi 35 km'dir. Resmi adı Milas-Bodrum Havalimanı'dır. Havalimanı Milas sınırları içerisindedir. Bodrum'da üç büyük marina ve büyük yolcu gemilerinin yanaşabileceği gemi yanaşma iskelesi de mevcuttur..
Bodrum Belediye limanının modern yatlardan, küçük balıkçılara kadar farklı ihtiyaçlara karşılık verebilecek şekilde donanımlı olduğu görülüyor…
Belediye limanındaki yatlar…
Bodrum limanında gezerken TRT-Haber'in canlı yayınına tanık oluyorum..
Günübirlik Tekne gezileri Bodrumun vazgeçilmezlerindendir..
BARLAR SOKAĞI..
Yıllar sonra tekrar geldiğimde gördüm ki, Bodrum Barlar sokağının kendi gitmiş, ismi kalmış.. Yıllar öncesinin güzelim barlar sokağı; şimdi ise kapalı çarşı mantığında konfeksiyon, hediyelik eşya, fast-food dükkanlarının istila ettiği özlenesi yer…
Barlar sokağında restoranların bahçeleri, terasları bir başka güzel, ferah, deniz manzaralı..
Bir zamanların meşhur Halikarnas Discosu bitmiş durumda ve kapalı..
Bodrumda gece hayatının kalbi Marine Club Catamaran'da atıyor. Catamaran, Bodrum'un heyecan verici eğlence gemisi.. Bodrum Kalesi'nin yanıbaşında demirlemiş durumda. Eskiden M&M olarak bilinen barın olduğu yerde gündüz ve gece eğlenmek isteyenlere kapılarını açıyor. Her gece saat 01:00'de denize açılıyor, sabaha karşı 04:00 ve 05:00 arası geri dönüyor
Gezi beni acıktırmıştı, yolda karsılaştığım simitçiye burda yemek için nereyi önerirsiniz diye sordum ve bir süre Bodrum hakkında sohbet ettik. Ahmet bey memur emeklisi olduğunu yaz sezonunda simit sattığını söyledi. Bodrumun simgesi halien gelen Şirin sebzeli dönercisini tavsiye etti...
Bodrum'da turizmin gelişmesiyle birlikte hemen her yörenin yemeklerini bulmak mümkün. Özellikle akşam yemeği için, kebapçılar, hamburgeriler, sulu yemek yapan yerler dolup taşıyor. Ama yediğiniz yemekte lezzet arıyorsanız, tad arıyorsanız Barlar Sokağı'nda Bodrum'un simgesi haline gelen "Şirin Sebzeli Döner" in mutlaka tadına bakın..
Bu dönerin özelliği şu; Öncelikle özel olarak alınan etler sütle karışık sos içinde, bir gün dinlendiriliyor. Ardından da dönere adını veren her türlü sebze dönerin dizimi sırasında etlerin arasına yerleştiriliyor..
Sabahın erken saatlerine kadar sürekli dolan masalarda, dürüm içinde ya da ekmek arasında bu dönerin tadına bakmayı ihmat etmeyin. Ben lavaş dürüm yiyorum. Ekmekleri ve lavaşı özel yapıyorlar. Kullanılan et oldukça kaliteli…
Bodrumda bu çiçekleri heryerde gördüm. Güzellikleriyle ayrı bir hava veriyorlar...
İklim itibariyle Ege ve Akdeniz iklimlerinin sentezinden oluşan bir özelliğe sahiptir. Yaz aylarında neredeyse hiç nem bulunmaz. Kış aylarında ise nem oranı oldukça düşüktür. Yaz ayları sıcak ve kurak, kış ayları oldukça ılık ve yağışlıdır. 1970 yılından bu yana kar yağışı 2004 yılı Şubat ayında meydana gelmiş ve kar kalınlığı ortalama 5 cm'yi bulmuştur.
Bodrum aynı zamanda uluslararası hava limanına yakındır. Bodrum'a olan mesafesi 35 km'dir. Resmi adı Milas-Bodrum Havalimanı'dır. Havalimanı Milas sınırları içerisindedir. Bodrum'da üç büyük marina ve büyük yolcu gemilerinin yanaşabileceği gemi yanaşma iskelesi de mevcuttur..
Bodrum Belediye limanının modern yatlardan, küçük balıkçılara kadar farklı ihtiyaçlara karşılık verebilecek şekilde donanımlı olduğu görülüyor…
Belediye limanındaki yatlar…
Bodrum limanında gezerken TRT-Haber'in canlı yayınına tanık oluyorum..
Günübirlik Tekne gezileri Bodrumun vazgeçilmezlerindendir..
BARLAR SOKAĞI..
Yıllar sonra tekrar geldiğimde gördüm ki, Bodrum Barlar sokağının kendi gitmiş, ismi kalmış.. Yıllar öncesinin güzelim barlar sokağı; şimdi ise kapalı çarşı mantığında konfeksiyon, hediyelik eşya, fast-food dükkanlarının istila ettiği özlenesi yer…
Barlar sokağında restoranların bahçeleri, terasları bir başka güzel, ferah, deniz manzaralı..
Bir zamanların meşhur Halikarnas Discosu bitmiş durumda ve kapalı..
Bodrumda gece hayatının kalbi Marine Club Catamaran'da atıyor. Catamaran, Bodrum'un heyecan verici eğlence gemisi.. Bodrum Kalesi'nin yanıbaşında demirlemiş durumda. Eskiden M&M olarak bilinen barın olduğu yerde gündüz ve gece eğlenmek isteyenlere kapılarını açıyor. Her gece saat 01:00'de denize açılıyor, sabaha karşı 04:00 ve 05:00 arası geri dönüyor
Gezi beni acıktırmıştı, yolda karsılaştığım simitçiye burda yemek için nereyi önerirsiniz diye sordum ve bir süre Bodrum hakkında sohbet ettik. Ahmet bey memur emeklisi olduğunu yaz sezonunda simit sattığını söyledi. Bodrumun simgesi halien gelen Şirin sebzeli dönercisini tavsiye etti...
Bodrum'da turizmin gelişmesiyle birlikte hemen her yörenin yemeklerini bulmak mümkün. Özellikle akşam yemeği için, kebapçılar, hamburgeriler, sulu yemek yapan yerler dolup taşıyor. Ama yediğiniz yemekte lezzet arıyorsanız, tad arıyorsanız Barlar Sokağı'nda Bodrum'un simgesi haline gelen "Şirin Sebzeli Döner" in mutlaka tadına bakın..
Bu dönerin özelliği şu; Öncelikle özel olarak alınan etler sütle karışık sos içinde, bir gün dinlendiriliyor. Ardından da dönere adını veren her türlü sebze dönerin dizimi sırasında etlerin arasına yerleştiriliyor..
Sabahın erken saatlerine kadar sürekli dolan masalarda, dürüm içinde ya da ekmek arasında bu dönerin tadına bakmayı ihmat etmeyin. Ben lavaş dürüm yiyorum. Ekmekleri ve lavaşı özel yapıyorlar. Kullanılan et oldukça kaliteli…
Bodrumda bu çiçekleri heryerde gördüm. Güzellikleriyle ayrı bir hava veriyorlar...
3 Ağustos 2011 Çarşamba
*** KARAKÖY KÖRMEN LİMANI/DATÇA ***
Körmen Limanı, Datça yarımadasının Ege Denizine bakan kısmındadır.. Bodrum’dan gelen feribotlar bu limana yanaşır. Datça’ya kara uzaklığı 8 km olup Körmen’e köy münübüsleri çalışır.
Körmen'de Yat limanının yanında ayrıca bir de balıkçı barınağı vardır...
Kuzey rüzgarlarına açık olan Körmen'de hava çok rüzgarlı ve deniz çoğu zaman dalgalı..
Rüzgar, sörfçüler için büyük bir nimet..
Rüzgâr sörfü genellikle iki ile beş metre arasında yüzer bir tahta ve hareketini tek bir yelken ile sağlayan su üzerinde yapılan bir yelken sporu'dur.
Rüzgâr sörfü her ne kadar 0 ile 95 km / saat hızında esen rüzgârlarda yapılabilse de birçok eğlence maksatlı yelkenci için 25 ile 45 km / saat arası hızlarda esen rüzgârlar ideal olarak suyla teması en aza indiren kızaklama şeklinde seyir şartları sağlar. Daha hafif esen rüzgârlar yer değiştirme şeklinde seyir ile sonuçlanır.
Rüzgarın şiddetinden ağaçlar eğilmiş..
Rüzgar, köpeğin kulaklarını arkasına yapıştırmış..
Dalgalar kayalıkları dövmekte..
Datça-Marmaris karayolunun tahminen ikinci km'sinde bu levhalardan Feribot levhasını takip ettiğinizde 8 km sonra Körmen limanındasınız..
Körmen'de Yat limanının yanında ayrıca bir de balıkçı barınağı vardır...
Kuzey rüzgarlarına açık olan Körmen'de hava çok rüzgarlı ve deniz çoğu zaman dalgalı..
Rüzgar, sörfçüler için büyük bir nimet..
Rüzgâr sörfü genellikle iki ile beş metre arasında yüzer bir tahta ve hareketini tek bir yelken ile sağlayan su üzerinde yapılan bir yelken sporu'dur.
Rüzgâr sörfü her ne kadar 0 ile 95 km / saat hızında esen rüzgârlarda yapılabilse de birçok eğlence maksatlı yelkenci için 25 ile 45 km / saat arası hızlarda esen rüzgârlar ideal olarak suyla teması en aza indiren kızaklama şeklinde seyir şartları sağlar. Daha hafif esen rüzgârlar yer değiştirme şeklinde seyir ile sonuçlanır.
Rüzgarın şiddetinden ağaçlar eğilmiş..
Rüzgar, köpeğin kulaklarını arkasına yapıştırmış..
Dalgalar kayalıkları dövmekte..
Datça-Marmaris karayolunun tahminen ikinci km'sinde bu levhalardan Feribot levhasını takip ettiğinizde 8 km sonra Körmen limanındasınız..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)