24 Kasım 2011 Perşembe

*** KNİDOS ANTİK KENTİ/DATÇA YARIMADASI ***

Antik çağ kenti olan Knidos, muhteşem konumuyla bölgenin en güzel antik kentlerinden biri. Datça’ya 40 kilometre mesafedeki Knidos’a vardığınızda, yarımadanın en uç noktasındasınız demektir. Bir yanınız Ege Denizi, bir yanınız Akdeniz’dir. Antik çağın en ünlü ve zengin kentlerinden biri olan Knidos, sadece Akdeniz’deki gemilerin rotası üzerinde stratejik bir konuma sahip olmakla kalmayıp aynı zamanda, bilim, mimarlık ve sanatta ileri, kozmopolit bir kentti. Knidos’ta, ünlü matematikçi, astronom, fizikçi, mimar ve yasa koyucu Eudoksos, doktor Euryphon, ünlü ressam Polygnotos ve dünyanın yedi harikasından biri sayılan İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos yaşadı. Hatta kent altın çağında, Kos’taki önemli tıp merkeziyle rekabet edebilecek bir tıp okuluna da sahipti.


Knidos’da ilk kazılar İngiliz araştırmacı Charles Newton tarafından 1856-1858 yıllarında yapılmıştır. Knidos, Antik Çağ’ın önemli bir ticaret merkezi olmasının yanı sıra aynı zamanda da bir kültür ve sanat kenti de olmuştur. M.Ö.IV.yüzyılın ünlü heykeltraşı Praxiteles’in Knidos Aphrodite Tapınağı’na yapmış olduğu Knidos Afroditi, arkeoloji yönünden ünlü bir eser olarak tanımlanmıştır. Tabelalar, çok iyi olmasa da, bunlara göre antik kent içinde kendi turunuzu yapabilirsiniz. Teraslar halindeki antik kentin kalıntılarına tımanırken, aniden önünüze çıkacak çukurlara dikkat. 1987 yılından beri kazıların devam ettiği ören yerinde, iki tiyatro, agora, Apollon Tapınağı ve Sunağı, güneş saati, Demeter Kutsal Alanı ve odeon kalıntılarını görmek mümkün. 


Gişeden (08:00’den günbatımına kadar açık) girer girmez sağınızda iyi durumda bir Hellenistik tiyatro, solunuzda yatların demirlediği güney limanı var.


Güney Limanı..
Önemli bir liman kenti olan Knidos, mal alıp satmak ya da açık denizdeki kötü hava koşullarından korunmak isteyen gemilerin uğrak yeriydi. Ancak kentin efsaneleşmesinin nedeni, bugün dünyada birçok kopyası olmasına rağmen orijinali bulunamamış, çıplak Knidos Afroditi heykeli. Heykeltıraş Praksiteles’in M.Ö. 4. yüzyılda yaptığı bu eserin ünü, dünyada çıplak olarak tasarlanmış, ilk kült Afrodit heykeli olmasından kaynaklanıyor. 


Knidos'un tepe noktasından Ege'ye bakış... 


Knidos'un tepe noktasından Akdeniz'e bakış.. 


Knidos'a (gelmeden) araba ile 15 dakika uzaklıkta şirin, eski bir Rum köyü olun Yazı köyünden geçilir.. Knidos Turuna katılanların çay-kahve molası verdikleri küçük kahveleri, köyün caddesinin kenarlarında yöreye has ürünleri satan gülüryüzlü köylüler karşılar sizi.. Buradan yaş badem almadan yola devam etmeyin.. .


Knidos'un 21 km'lik yolu çok kötüdür, gidiş geliş değil neredeyse tek şerittir. hızlı giderseniz anında karşıdan gelen arabayla burun buruna gelebilir, hatta şarampole yuvarlanabilirsiniz.. Fakat manzaranın güzelliği ve sizi bekleyen gizemli Knidos'a ulaşmak arzusu içinizdeyken yolu pek önemsemiyorsunuz..  


 Yol boyunca ara ara durup bu güzellikleri görüntülemek istiyorsunuz…

















14 Kasım 2011 Pazartesi

*** GELİBOLU MEVLEVİHANESİ/Bir aşk hikayesi...***

Dünyanın en büyük mevlevihanesi ve semahanesi özelliklerini elinde bulunduran bu yapı 1621 yılında ilk postnişi Azade Mehmet Dede ve dervişleri tarafından inşa edilmiştir.
Mevlevihane: Mevlevilik tarikatına bağlı olanların, tarikat kurallarına göre toplandıkları ve içinde özel odaları ve tören yerleri bulunan binalardır..
Adres: Yazıcızade mah. Hamzakoy Üstü Askeri Hastane Yanı 
Gelibolu/Çanakkale 



Gelibolu Mevlihanesi, köfeki taşından minaresi, kiremit çatısı iki katlı semahanesi, semahanenin yanında kadınlar mahfili, divanhanesi, ocaklı köşkü, abdest alma yerleri, derviş hücreleri, kütüphanesi ile zamanın en gelişmiş eğitim merkezleri arasında yer almaktaydı. Son onarımı 1889-1900 yılları arasında Sultan 2. Abdülhamit tarafından yapılan Mevlevihane bu yüzyılın başlarında derin bir uykuya dalmıştır. Askeri bölge içinde kalıp önce hastane daha sonradan depo olarak kaderine terk edilen Mevlevihane 1994 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından satın alınarak 2005 yılında ziyarete açılmıştır. 


Yıllardır derin uykuda olan bu büyük kültür mirası, bugünlerde derin uykusundan uyanmaya başlamıştır. Gelibolu Mevlevihanesi’ ni Koruma ve Mevlevi Kültürünü Tanıtma Derneği ile Bursa Mevlana Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma Derneği ele ele vererek bu büyük kültür mirasına can vermektedirler. İki seneye yakın süredir her ay düzenli olarak Bursa dan gelen ekip aslına uygun olarak mesnevi sohbetleri ve sema yapmaktadırlar. Gerek Bursa da gerek Gelibolu da yaptıkları hiçbir faaliyetten ücret talep etmeyen bu son dönem “aşk yolcuları” unutulmuş bir kültürü tekrar ayağa kaldırabilmek için tüm gayretleriyle çalışmalara devam etmektedirler.